Choi Youngjae fotoğrafçılık kursundan çıkarken yüzünü buruşturuyordu. "Üç haftada bir bok yapamadık." Taehyung'u dürttü. "Eğer bunu da beceremezsem ailem beni okuldan alacak. Ne yapacağım?" Youngjae Taehyung'ın onu dinlemediğini fark edince onu bir kez daha dürttü. "Hey! Sana diyorum!"
Taehyung gözlerini devirdi. Sarsıldığı yola tekrar tutundu ve dengesini sağlamaya çalıştı. "Çok konuşuyorsun."
Youngjae ağlar gibi yaptı. "Çok acımasızsın." Durulup havaya bakındı. "Hadi benim çektiğim fotoğraflar beğenilmedi, tamam. Ama sen neden hiçbir fotoğraf göstermedin?"
Taehyung soru yağmuru altında boğuluyordu. Eğitmenini geçiştirmeye çalıştığı gibi meraklı Youngjae'yi geçiştiremeyeceğini biliyordu. Ona mantıklı nedenler sunmalıydı. Fotoğrafların güzel olmadığını söylerse çocuk bakmak isteyecekti. Hepsinin silindiğini söylerse inanmayacaktı. Gerçekleri biraz çıtlatabilirdi.
"Sadece bir kişinin fotoğraflarını çektim çünkü." Kalın sesiyle az duyulacak şekilde mırıldandı.
Youngjae "Biliyorum." Diyerek omuz silkti. Taehyung'ın ona merakla baktığını görünce ekledi: "Sen tuvalete gidince fotoğraflara bakmış olabilirim."
"Şerefsiz herif." Dedi sakince.
"Öyle söyleme. Bana hiçbir şeyden bahsetmiyorsun." Youngjae mızmızlandı. Hava soğuduğu için koyu gri ceketine daha çok sarıldı. "Şu Kim Seokjin olayından birazcık bahsedemez misin?"
Taehyung tereddütlüydü. "Konuşmak istemiyorum." Karşıya geçmek için yola adım atarken motor seslerini duydu. Gelen herhangi bir çete olabilirdi ama Jin olma ihtimali kalbini tekletmişti. "Çok farklı yerlere çekeceksin."
"Farklı yerlere çekecek durumda değilim, Tae." Çocuk yerdeki taşlardan birini tekmeledi. "Çetelere duyulan hayranlık tuhaf değil. Çok havalılar, çok acımasızlar. İnsanı çekiyorlar. Bir çeteye girmen gerekseydi eminim Jin'e katılırdın."
Küçük bir marketin yanından geçiyorlardı. Altın Piçler Şehri'nde sokakların boş kaldığı nadir anlardan biriydi. Biraz ilerilerinde, bir bilardo salonuna giren JB ve Mark, simsiyah motosikletlerini bir kaldırım kenarına bırakmışlardı.
Taehyung Youngjae'nin hayranlık dolu bakışlarını görünce mırıldandı. "Sen de onlara katılırdın, değil mi?"
"Onlar için fazla eziğim." Diyerek omuz silkti çocuk. "Üstelik küçük ve cılızım. Beni aralarına almazlar." Motosikletlerin yanından geçerken gülümsedi. "Ama sen farklısın. Güçlüsün, lidersin, havalısın. Jin'in biraz aklı varsa seni çeteye alır. Hatta Namjoon'a tekmeyi basıp seni sevgilisi yapar."
"Ne saçmalıyor-" Taehyung'un sözü yarım kaldı.
Jaebum ve Mark bilardo salonundan çıkmışlardı. JB küçük bedenli Youngjae'ye neredeyse toslamıştı. Küçüğü düşmesin diye omuzlarından yakaladı. Öfkeli görünüyordu ama ses çıkartmadı. Tereddütle Youngjae'ye baktı. Sonra dengesiz çocuğun omuzlarını bıraktı. Youngjae yavaşça yere düştü. Jaebum umursamadı. Uzun bacaklarıyla üstünden geçip motoruna ulaştı ve kaskını takarken "Dikkat et." Dedi, kızgınca. "Bir dahakine bu kadar merhametli olmam."
Mark sırıttı. "Güzel parça, Jaebum." Kaskını takıyordu. "Liseli fantezilerini tekrar düşün."
"Kes sesini, Mark." Mark gülmeye devam etti. Motosikletlerine atlayıp gittiler. Gerilerinde iki şaşkın çocuk bırakmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanfictionBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...