ALTIN SEKS

4.2K 289 134
                                    



Edepsiz içerik içerir.




"Neden buradayız?" Jungkook, yamaçtan görebildiği kadarıyla denize bakarken sessizce sordu. Bir an, Taehyung'ı hayatı boyunca anlayamayacağı korkusuna kapıldı. Neleri ne için söylediğini ya da yaptığını kavramak herkes için zor ve yorucuydu.

Ama Jungkook herkes değildi, değil mi?

Onu anlayabilmeliydi. Neden gülümsediğini, neden öfkeli durduğunu, neden o cümleyi kurduğunu... Hepsini ilk anda çözebilmeliydi. Çünkü o, herkes değildi. Taehyung'ın hayatında, başka bir yerde olmak istiyordu. Ona bir sığınak olmak istiyordu. Üzüldüğünde yanına koşmasını istiyordu.

Düşündü. Seokjin'in intihar ettiği bu yerde ne işleri vardı?

"Buraya geldik çünkü..." diye mırıldandı Taehyung. Akşam karanlığında o da denizi izliyordu. Köpürdüğünü veya sakinleştiğini göremiyordu ama sesini duyuyordu. Sular sakindi.

"Ağabeyime söyleyeceğiz." diyerek tamamladı cümlesini, Jungkook. İşte, onu anlamaya başlamıştı.

"Evet." demişti Taehyung. "Onunla yüzleşeceğiz."

Arabadan indi. Jungkook da onu takip etmişti. Birlikte yamacın kıyısına kadar yürüdüler. "Ben başlayacağım." dedi Jungkook'a. Jungkook onayladı. Taehyung huzurlu sayılacak bir gülüşle ona baktı. Sonra da denize doğru dönüp bağırdı:

"Seokjin! Sana çok kızgınım! Bizi bırakıp gittiğin için sana çok kızgınım! Kardeşini benden sakladığın için çok kızgınım!" Sesi boşlukta kayboldu ama Taehyung onun duyduğunu biliyordu. Devam etti. "Sana kızgınım! Çünkü gitmeseydin birlikte yapardık! Birlikte öldürürdük hepsini! Tüm kardeşleri yok ederdik! O zaman hayalimiz gerçekleşirdi! Şehir huzurlu olurdu! Umut dolu olurdu! Diğer şehirler gibi!" Sesi çatladı. "Ama sen hayallerini bırakıp gittin! Beni yalnız bıraktın! Namjoon'u! Yoongi'yi! Jungkook'u! Bizi terk ettin, Seokjin!" Bir rüzgar esti ve dalgalar köpürdü. Su, yamacın eteklerine vurdu ve acımadan kayayı ufaladı. "Şimdi yoksun! Ama ben dinlemeyi isterdim! Jungkook'u senden dinlemek isterdim! Onu bana anlat isterdim! Keşke onu senden dinleyebilseydim!" Jungkook'a baktı. Rüzgar çocuğun saçlarını uçuruyordu. Gözyaşları yanaklarından akıp gidiyordu. Çok güzeldi. Ay ışığında o kadar güzeldi ki, buruk gülümsemesi bile ona çok yakışıyordu. Taehyung fısıldadı: "Eğer onu bana anlatsaydın, bilirdim. Ona aşık olacağımı bilirdim. O zaman, hazırlıksız yakalanmazdım. Ona yeni bir dünya kurmak için, bu kadar geç kalmazdım."

Jungkook ona hızla sarıldı. Üşüyordu. Üzerinde sadece okul gömleği vardı. Ama ona sarılınca, içi ısındı. Taehyung'ın kucağı o kadar sıcaktı ki, Jungkook tüm soğuklardan arındı. Taehyung'a o kadar aşıktı ki, geçmişin, paltosunu giyip uzaklaştığını hissetti.

"Sıra bende." dedi, ondan ayrılabildiğinde. Yamacın kenarına doğru yürüdü. Denize baktı. "Ağabey! Sana çok kızgınım!" Sesi başta güçsüzdü ama sonra kendini topladı. Taehyung'ın karşısında ağlamayacaktı. "Bizi bıraktığın için! Bizi terk ettiğin için! Eğer gitmeseydin, eskisi gibi, birlikte hayaller kurardık! Birlikte sıcak ekmekler yerdik! Birlikte giyinirdik! Eğer gitmeseydin, senden Taehyung'ı dinlerdim! Bana onu anlatırdın! Hatıralarınızdan bahsederdin!" Taehyung'a baktı. Fısıldadı. "Eğer sen anlatsaydın onu bana, onu sevmek için bu kadar geç kalmazdım." Sırtını denize döndü. Geriye doğru birkaç adım attı. Taehyung'ın gözleri irileşti. Hızla atıldı ve Jungkook'un uzattığı ellerini yakaladı. Çocuk bir eğimle yamacın kenarında duruyordu şimdi. Taehyung bıraksaydı, düşecekti. "Ağabey!" diye bağırdı buna rağmen. Gülümsüyordu. Gözyüzünü izliyordu. Yıldızlar ne kadar da parlaktı. "Onun beni her düşüşümde tutacağını biliyorum! Ona güveniyorum! Onu seviyorum!"

ALTIN PİÇLER ŞEHRİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin