Mahşeri bir kalabalık Meydan'a toplanmış, getirilen cesede esefle bakıyordu. Kimileri hak ettiğini, çok eziyet çektirdiğini söylerken, kimileri ise artık ceset görmek istemediğinden yakınıyordu. Hava güneşliydi. Yüzü kanla boyanmış Suho'nun bedeni kokmaya çok yakındı. Eskiden olsa, böyle bir kalabalık bulduğunda, ne kadar güçlü ve yenilmez olduğunu anlatırdı ama artık bir ölüydü. İş yerlerinin ortasında, bir beton zeminde yatıyor, yorumları duymuyor ve cevap veremiyordu.Hoseok kalabalığı yararak geldi ve cesedi gördüğünde ağzını hayretle kapattı. Elleri titriyordu. Taehyung gerçekten yapmış mıydı? Onu öldürebilmiş miydi? Bu nasıl olabilirdi? Uykusunda bile tepesinde bir adam bekleten Suho, Taehyung'a nasıl yenilmişti?
Namjoon, Yoongi ve Taeyang da cansız bedeni gördüklerinde kafalarında geçen sorular bunlardan farklı değildi. Milyonlarca düşünce beyin kıvrımlarında ilerliyordu. Yoongi şaşkınlıkla soludu. "Kahretsin."
"Nasıl olur?" Diye hayretle sordu Taeyang. İşte bunu beklemiyordu. Daha hamle bile yapamamış, kafasındaki planlarını oturtamamışken Victory denen çocuk Suho'yu çiğneyip tükürmüştü. Bu korkutucuydu.
Namjoon bunu Taehyung'ın yaptığına bir an inanamadı ama sokakta çok fazla dedikodu dönüyordu. İnsanlar sadece Victory diyorlardı ve on yedi yaşındaki bir dördüncü neslin, kardeşlerden birini katletmesini bir kıyamet olarak yorumluyorlardı.
Namjoon Yoongi'nin omuzuna dokundu. "Ne yapacağız?"
Yoongi düşündü. Bir şey mi yapması gerekiyordu? Gerekiyorsa dahi geç kalmıştı. Taehyung'ı bir katil olmaktan alıkoyamamıştı. Hiçbir zaman ona bunu yakıştıramamıştı ama şimdi gördüğü bu şey, acı bir kanıttı.
"Bogum!" Hoseok hızla, kalabalığın arasında beliren adama ilerledi. Telaşlı ve üzgündü. "Bogum, nasıl olmuş?"
Adam ilk defa bir manzara karşısında konuşamıyordu. Duydukları akıl alır gibi değildi. "Suho'yu ve adamlarını zehirlemiş." Dedi basitçe. Kaşlarını çatıyordu ve konuşmak istemiyordu.
Hoseok merakla sorularına devam etti. Cevaplarından korkmak onu durdurmuyordu. "Kadını ve çocuğu? Onlara ne yaptı?"
Bogum bir süre yanıt vermedi. Söylemek istemese de nasıl olsa herkes duyacaktı. "Onları da öldürmüş. Boğazlanmışlar. Morgdalar."
Hoseok acıyla gerilerken Yoongi'nin de ondan bir farkı yoktu. Şu anda tek istediği, Bogum'a sağlam bir yumruk geçirmekti. Hoseok'un yanında olması yetmezmiş gibi berbat haberler vermekte üstüne yoktu.
Her ne kadar Yoongi, zor da olsa sakin kalabilse de Bogum onu gördüğü an tiksinti dolu bir bakış atmıştı. "Ağabeylerine benzedi. Bebek öldürüyor."
Yoongi'nin öfkeyle yüzü çarpıldı. Etrafındakileri umursamadan Bogum'a doğru atıldı ve çenesine bir yumruk geçirdi. Vicdan azabını dizginlemeye çalışıyordu. Taehyung onun gibi biri olmuştu. Onun gibi, bir bebek öldürmüştü.
Hoseok hızla araya girip Yoongi'yi itti. Öfkeliydi. "Yalan mı?" Diye kükredi. "Yalan mı, Suga! Bebek katili değil misin?" Delici bakışlarını, karşısında donup kalan adama dikmişti. Yoongi o kadar dağılmıştı ki, Hoseok gözlerinin dolduğuna yemin edebilirdi.
Bogum'a dönüp yüzünü yokladı. Görünürde bir şey yoktu. Adamın elini tutup karşısında, kalabalıktan bağımsız oldukları her hallerinden belli olan üçlüye baktı. Yoongi'ye bakmak acı veriyordu. Tekrar Bogum'a döndüğünde kafasını toplamaya çalışıyordu. "Taehyung şimdi nerede?"
Bogum çenesini ovalamayı kesti. "Kai'nin yanına gidiyor."
Hoseok kaşlarını çattı. "Neden?" Kalabalığın içinden çıkıp gelen şaşkın Heechul'e baktı. Kimse cevap vermedi. "Neden?" Diye bağırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanfictionBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...