-Edepsiz içeri içermektedir.-
Özürler son bulduğunda, odaya garip bir sessizlik çöktü. Herkes Seokjin'in fotoğrafına bakıyordu ve herkesin aklından bambaşka düşünceler geçiyordu. Taehyung, ona olan hayranlığını ve anılarını hatırlıyordu. Jungkook gözlerini Jimin, Taehyung ve fotoğraf arasında gezdiriyordu. Namjoon hala aşkını en derinlerde hissediyordu. Yoongi, çocukken çaldıkları ve Seokjin'in böldüğü ekmeği anımsıyordu. Jimin'in Seokjin'le ilgili bir anısı yoktu ama onun adını ne zaman duysa, Taehyung'ın bitmeyen hayranlığı yüzünden içinde bir kıskançlık beliriyordu. Hoseok ise... Hoseok Seokjin'i düşünemeyecek kadar Yoongi ve Taehyung'la doluydu."Plan yapmalıyız." dedi sonunda Yoongi. Ters ters Jimin'e baktı. "Sahibine söyle, istediklerinin hiçbiri olmayacak. Hoseok'u almak istiyorsa buyursun gelsin. Namlum cevap vermek için onu bekliyor olacak."
Jimin gözlerini devirdi. "Hala anlamıyorsunuz." Ayağa kalktı. Burada işi bitmişti. "Ateş sizi yakacak."
"Şimdi de pek serin olduğunu söyleyemem." Taehyung gözlerini fotoğraftan ayırabildiğinde çocuğa baktı. "Hala kararını değiştirebilirsin."
Jimin ona üzgün bir bakış attı. İstemeden dudaklarını yaladı. Gözleri kısa bir an Jungkook'a değdi. Sonra tekrar aşık olduğu çocuğa döndü. "Sen de hala kararını değiştirebilirsin."
"Jimin." Jungkook hızla ayağa kalktı ve onun karşısına dikildi. Öfkeyle gözü seğiriyordu ama Jimin'in korktuğu söylenemezdi. "Son kez uyarıyorum. Haddini aşma."
Jimin ona acıyarak baktı. "Sen buraya ait bile değilsin. Bu şehirde doğan benim. Buraya ait her şey benim damarlarımda geziyor. Taehyung ve ben, doğduğumuzdan beri buranın acısını çekiyoruz. Siz sonradan gelenler, ne buraya aitsiniz, ne de bize."
Jungkook onu yakasından kavradı. Biraz daha üstelese onu yumruklayabilirdi. "Ben buraya ağabeyimi feda ettim." Taehyung'ın kalkıp kolunu yakalamasını umursamadı. "Benim ağabeylerim bu şehre masumiyetlerini verdiler. Bu şehir sizin olduğu kadar bizim de. O yüzden karşıma geçip bizim hakkımız olmadığını söyleyemezsin."
Jimin acı acı güldü. "Şehir sizi yuttuğunda, bu söylediklerinin ne kadar komik olduğunu sen de anlayacaksın." Hızla yakasındaki elleri kavradı ve onlardan kurtuldu. Arkasını dönüp giderken en azından onurunu koruduğuna inanıyordu.
Jungkook arkasındaki dörtlüye döndüğünde bir boğa kadar öfkeliydi. Dördü de ayağa kalkmış, ona şaşkınlıkla bakıyordu. "Ne var?" diye terslendi. Sonra bir cevap beklemeden odasına yollandı.
"Ben ona bakayım." diyerek arkasından gitti Taehyung. Kıskançlığından zevk alıyordu ama nedensizce Jungkook'un acı çektiğini hissediyordu. Onunla konuşmalıydı.
Jungkook kapıyı hızla çarpıp sakinleşmeye çalışarak yatağına çöktü. Kapı saniyeler içinde açıldı ve Taehyung eşikte belirdi. Onaylamayan bakışlar atıyordu. "Ne var!" diye patladı Jungkook, bu sefer. Ayağa fırlayıp odada bir kaç tur attı. Taehyung kapıyı kapatıp ona yaklaşırken elini kaldırıp onu engelledi. "Yaklaşma. Yaklaşma Taehyung."
Çocuk sakince "Sorun ne?" diye sordu.
Jungkook gözlerini devirdi. "Anlamıyorsun bile." Hızla dudaklarını yaladı. İçi kaynıyordu sanki. "Geçmişin, sevgilim. Geçmişin. Sorun bu. Sorun, önce ağabeyime aşık olman, sonra da her gün Jimin'le sevişmen!"
"Her gün değil." diyerek sessizce reddetti, Taehyung. Tek sorunun Jimin olduğunu sanmıştı ama görünene göre öyle değildi.
"Ağabeyimin fotoğrafına bile öyle bir bakıyorsun ki..." Jungkook dolan gözleriyle bir an durdu. Canı acıyordu. Sesi çatladı. "Bana öyle bakmıyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanficBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...