Herkes sınıflarına dağılırken Yoongi kesin bir sesle Hoseok'a "Benimle geliyorsun." demişti. Çocuk sandalyesinden kalkmak üzereydi. Duygu barındırmayan, tehdit içerikli sese karşı gelemedi. Usulca başını salladı. Yanlarından uzaklaşan Taehyung'a umutla baktı. Ondan affettiğini gösteren bir bakış bekledi ama Taehyung ona istediğini vermekten çok uzaktı. En az Yoongi kadar duygusuzdu.Jungkook ise anlayışla omuzunu sıvazlamıştı. Nedenini bilmiyordu ama Hoseok'a güveniyordu.
Yoongi okuldan çıkıp arabasına yürürken bir kez bile arkasına bakmadı. Sanki az önce Hoseok'u savunan o değildi. Arabaya hızla bindi ve çocuğun da binmesini bekleyip motoru çalıştırdı. Bir sigarayı dudaklarına yerleştirip yaktı ve dumanı aracın içine gönderdiğinde araba hareket etmeye başladı.
Bir süre konuşmadılar. Hoseok'un beklentiyle gözleri doldu. Doğruları söylemediği sürece, bir kinci olan Yoongi de, onun en kıdemli öğrencisi Taehyung da onu affetmeyecekti.
"Bir şey söyle." dedi Yoongi'ye, sessizlikten sıkılınca.
Yoongi iç çekti. "Asıl söylemesi gereken sensin. Kim şu, iyi biri dediğin kişi?"
Hoseok da iç çekmişti. "Zamanı değil, Suga."
Yoongi öfkeyle gülümsedi. Sigara ağzından düşer gibi oldu ama tutunmayı başardı. "Senin için eski sevgilimi öldürdüm. Üstelik ondan pek çok şey öğrenebilecekken. Seni Taehyung'a karşı savundum. Sikeyim. Ona güvenmemeyi ben öğrettim ama şimdi karşısına geçip seni çetesinden atmamasını istiyorum. Ve senin bana dediğin tek şey 'zamanı değil', öyle mi?" İnanamıyormuş gibi etrafına bakınıyordu. Sigarasını resmen yiyordu.
Hoseok üzüntüyle kaşlarını düşürdü. "Üzgünüm..." diye fısıldadı. "Böyle olacağını tahmin etmiştim."
"Daha da kızdığım konu ne, biliyor musun?" Hoseok başıyla reddetti. "Taeyang seni öldürmek için o sikik silahı çıkarttığında karşılık bile vermedin. Eğer arabamı çalmasaydın seni bulamazdım. Şimdi bir ölüydün." Sakin kalma çabaları boşa çıkmak üzereydi. Sigarayı camdan fırlattı ve bağırdı. "Lanet olsun! Neden karşı koymadın! Neden kurtulmaya çalışmadın!"
Hoseok başını önüne eğdi ve tekrar mırıldandı. "Korktum." Gözyaşları pantolonuna damlıyordu. "Benden nefret etmenizden korktum. Seni ve Taehyung'ı kaybetmekten... Eğer ölürsem, beni affedersiniz sandım."
Yoongi ona şok olmuş bir ifadeyle bakıyordu. Sakinleşti, boğazını temizledi ve bir iki denemeden sonra konuşabildi. "Kimse senden nefret etmeyecek, Hope."
Çocuğun ağlayışı arttı. "Ama ediyorsunuz." Hala önüne bakıyordu. "Ajan olduğum için benden nefret ediyorsunuz. Haklısınız da."
"Nefret değil bu. Eğer senden nefret etseydim şu anda orada oturuyor olmazdın." Yine bir süre sessizlikleri devam etti. Hava gergindi. Yoongi arabayla bir köşeyi daha dönerken zorlukla mırıldandı: "Benimle, onlar emrettiği için mi yattın?" Neredeyse maskesi düşmüş, kırgınlığı ortaya çıkmıştı. Hoseok'un şu ana kadar onun için yaptığı her şeyin yalan çıkması ihtimali, Yoongi'yi dehşete düşürmüştü. Ya gerçekten içinde Yoongi'ye karşı sevgi yoksa? Ya tek istediği şey bilgi öğrenmekse?
Yoongi onu öldürüp kafasındaki tüm şüpheleri sıfırlamak isterken buldu kendini.
Ama sonra, Hoseok'un gözyaşlarının bile canını yaktığını hatırladı.
Hoseok şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Hayır." diye reddetti hemen. "İstediğim içindi. Yemin ederim."
Yoongi sevinemedi bile. İnanmıyordu ama görmezden geldi çünkü bu gerçeği kaldırabilecek kadar güçlü hissetmiyordu kendini. "Bir porsuk musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALTIN PİÇLER ŞEHRİ
FanficBurası normal bir şehir değil. Burası acıyla, tehditle ve kanla süslendi. Herkes intikam istiyor. Herkes birbirini suçluyor. Çeteler, hiç olmadıkları kadar öfkeliler. Çeteler, güç istiyorlar. Küçük bir çetenin lideri olan Kim Taehyung, unutamadığı g...