O akşam olanlardan sonra sakin günler geçirdiğim için mutluydum.
Adı Jason olan çocuğun şimşek çaktırtmasıyla başlayan olaylar göreve gidecek melezlerin hazırlanmak için kulübelerine dağılmasıyla son buldu. En azından o gece böyle bitmişti.
Hayatım boyunca her şeye ters giren bir tip olarak kampın en karışık zamanlarından birinde kampa gelmiştim. Sevgili ebeveynim bu karışıklıkta -muhtemelen unutmuştu- beni sahiplenememişti. Ona kızmıyordum. İnsan on altı yıl boyunca babasız yaşayınca ister istemez artık bu konular üzerine düşmüyordu.
Ben de mecburen geceyi Hermes kulübesinde geçirmiştim. Geceyi rahat mı geçirmiştim? Hayır. Stoll kardeşler bütün gece boyunca kıkırdayıp birbirlerine boş boş hikayeler anlatmıştı. Ne ara uyuduğumu hatırlamıyorum ama en son hatırladığım şey Connor'un Apollon kulübesindeki bir kıza yaptığı şakayı anlatıyordu.
Ertesi gün Leo'nun bulduğu Festus adındaki metal enjderha ortalığı karıştırdı. Leo, Jason ve Piper-ben bu gruba kısaca felaket üçgeni diyordum- sonunda kamptan ayrıldığında kamp hayatı eskiden nasılsa o hale dönmüştü-yani öyle diyorlardı-.
Ondan sonrası daha sakindi. Arizona beni Athena kulübesinin arkasındaki silah deposuna götürdü. Onca silah denemesi sonucunda elime uyan bir kılıç bulduk. Oradan kılıç talimi yapmaya gittik fakat yirmi dakika geçmeden pes ettim. Arizona da beni zorlamadı. Daha sonra akşam yemeğine kadar yürüdük ve gezindik. Akşam yemeğini yedikten sonra da ben Hermes kulübesine gidip bir gece daha Stoll kardeşlerin gereksiz konuşmalarına katlandım.
- - -
''Çok yoruldum ama!'' diye mızmızlandım. Adı Henry olan çocuk bana bir dakika bile mola verdirtmiyordu. Onun için zor değildi sonuçta. Ben de Ares çocuğu olayım, pazularım olsun, ben de yorulmazdım. Çocuk gerçekten çok iyi savaşıyordu. Zaten normal şartlar altında benimle savaşmazdı. Arizona sağolsun, erkek arkadaşını iyi ikna etmişti.
Henry Kahverengi saçlı, kahverengi gözlü, buğday tenli bir çocuktu. Kaslarına doğru orantılı olarak uzun boyluydu. Arizona ile yan yana geldiklerinde Arizona onun sadece omzuna gelebiliyordu. Tabi bunu pek umursadıklarını zannetmiyordum. Arizona'nın annesiyle Henry'nin babasının pek de anlaşabildiğini zannetmiyordum.
''Fazla sıska ve güçsüzsün. Kas yapman gerek.'' diye durumumu özetledi Henry.''Daha çok çalışman gerek.''
Henry bir yandan konuşmaya devam ederken diğer yandan da beni zorlamayı unutmuyordu. Kılıcını tam kafamın üstüne savururken sadece eğilmeyi becerebildim. Fakat Henry her zamanki gibi bir hamleyle durmuyordu. Bu sefer tam karnımı hedef aldı. Neredeyse korkudan çığlık atacak bir şekilde köşeye kaydım. Henry bu sefer ayaklarımı hedef aldı. Zar zor bir şekilde zıpladım. Henry'nin kılıcı ayaklarımın altından geçti. Hemen kılıcını geri çekip boğazıma yasladı. Normal şartlar altında işim bitmişti.
''Daha önce en az on kere pes ettim Henry. Lütfen ama, bu sefer cidden pes olsun.'' Henry kılıcını yavaşça geriye çekti. Ardından kılıcını kınına soktu ve köşedeki suyunu kafasına dikti. Ben ise o sırada çoktan yere yatmıştım.
''Taliminiz bitti mi?'' dedi tanıdık bir ses. Hemen yattığım yerden doğruldum. Arizona Henry'yi öpücüklere boğarken ellerimle gözlerimi kapattım.
''Of ya.'' kıpkırmızı kesilen Arizona hemen geriye çekildi.
''Şey, pardon.''
Bıkkın bir şekilde Henry'nin uzattığı eli tutup ayağa kalktım. Ter su içinde kalmıştım. Henry'nin suyunun yanında duran yarısı bitmiş suyumu alıp kafama diktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.