XLII
Geri dönüyor.
''Myleen! Myleen! Lütfen, lütfen uyan. Myleen!''
Biri bana sesleniyordu, aynı zamanda beni deli gibi sarsıyordu. Ama gözlerimi açamıyordum. Bomba düşmüştü. Ben Melez Tepesi'nden kampın olduğu tarafa doğru yuvarlanmıştım. Sonrası?
Korkuyla gözlerimi açtığımda karşımda Arizona vardı. Başı kanıyordu.
''Myleen, beni duyuyor musun? Buradan gitmemiz gerek. Kalkabilecek misin?''
Hayır demek isterdim ama Arizona beni kolumdan tuttuğu gibi kaldırdı. Başım ağrıyordu. Dönüyordu. Kulaklarım. Pek de iyi duymuyordu.
''Bomba patladı. Diğerlerine yardım etmemiz gerek. Myleen!''
''Ta-tamam.'' dedim elimden yardım alarak ayağa kalktığımda.''Romalılar.''
''Sadece bomba atttılar. Neden saldırmıyorlar bilmiyorum.'' dedi Arizona sıkkınlıkla. Koluma girip beni tepeden aşağı indirdi. Tam olarak yuvarlanamamıştım. Ve de bomba düşündüğüm kadar yakınıma düşmemişti.
''Burası kan gölüne dönecek.'' diye mırıldandım. Arizona dudağını ısırdı.
''Daha fazlası da olacak. Şanslıydık. Yaralanan neredeyse yok.''
''Beni saymı- birkaç kişi daha var galiba.'' dedim yorgun bir sesle.
''Neredeyse dedim. Yardım edelim.'' duraksadı.''Şu-şuradaki yatan-''
''Luke.''
Kalbim takla attı. Başımın dönmesi ya da ağrıması hiçbir şey yoktu. Kalbim durmuş olmalıydı. Hiçbir şey düşünemiyordum. Yere, yanına çöktüm.
''Luke! Beni duyuyor musun? Luke?'' Cevap vermiyordu. Arizona yanıma çöküp Luke'un başına eğildi. Doğrulduğunda yüzünde dehşet bir ifade vardı.
''Nefes almıyor.''
Ben de alamıyordum. Luke'u sarstım. İnanmak istemiyordum. Ölemezdi. Ölmeye hakkı yoktu! Ben ölmediysem o hiç ölemezdi. Böyle bir şansı yoktu.
Ölmesine izin veremezdim.
''Arizona, çekil.''
Şaşkın gözlerle bana baktı.
''Çekil.''
Gerileyip ayağa kalktı. Elimi onun göğsüne koydum. Muhtemelen hiçbir işe yaramayacaktı. Tek yapabileceğim denemekti. Olacağını ummaktı.
Lütfen, diye mırıldandım. Hayatımda önem verdiğim kaç kişi vardı ki? Onu benden alamazlardı, almamalıydılar.
''Hadi, hadi, lütfen.'' Ama olmuyordu. O ölüyordu, bense izliyordum. Olamazdı. Ölemezdi. Ölmemeliydi.
Ona ihtiyacım vardı. Beni öylece bırakamazdı. Bana bunu yapamazdı.
''Uyan!'' diye bağırdım.''Ben her seferinde uyanmıştım, neden şimdi sen de uyanmıyorsun? Neden beni bırakıyorsun?''
Olmuyordu. Leydi Grentsank'ın kolaylıkla yaptığı şeyi ben yapamıyordum.
Kalbinin derinliklerinde. İnanman gerek.
Büyü.
Leydi Grentsank dünyanın en kötü insanı olabilirdi. En kötü annesi de. Yine de bana bir şey öğretmişti. Ve şu an, bu bir insanın hayatını kurtarıyordu.
İnanıyordum. Luke'u gerçekten kurtarabilirdim. Onunla mutlu olabilirdim. Kampta güvende olabilirdim. Gücümü onun için harcayabilirdim. Onu seviyordum. Sevecektim de.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.