(Final sezonu)
XLVI
Sevgimi sorguluyorum.
Birçok şey yaşamıştım. Birçok kez ölümden dönmüş, birçok kez başımı belaya sokmuştum. Kendi ellerimle annemi öldürmüştüm. Çünkü o benim gözümde piskopatın tekiydi. Oysa şimdi bir psikopat olmadığını anlayabiliyordum.
Belki de onun için canını verebilecekken, benimkini almak için her şeyi yapması...
Kalbim sızlıyor. Gerçekten bir kez olsun mutlu olmayı düşündüğümde neden, neden hiçbir zaman mutlu olamıyorum? Neden hiçbir zaman içten gülümseyemiyorum?
Anne şefkati gören bir çocuk olmayı istemek suç muydu? Bir kerecik olsun gerçek annemin yanında uyuya kalabilmek, başımı okşamasını istemek...
Her şeyi unutup İSO bel Frank’ı annem sandığım normal günlere dönmek istiyorum. Hayatımdaki en büyük sorunun okuldaki popüler kızlar ya da üvey babamın olmasını istiyorum. Bir şeylere karşı savaşmak, ağlayamamak istemiyorum.
''Anlıyorum.'' diye mırıldandım gözyaşlarımı tutamazken. ''Anlıyorum.''
''Malen, çok üzgünüm.'' dedi Martin. ''Böyle öğrenmeni istemezdim. Ama başka çarem yoktu.''
''Git.''
''Ne? Bak, bunun başka ç-''
''Git!'' diye bağırdım. ''Hiçbir şeyi duymak istemiyorum. Hiç tanımadığım ikiz kardeşimi asla tanımak istemiyorum. Onun hakkında hiçbir şey duymak istemiyorum!''
''Myleen, sana zarar verecek.'' dedi Martin fısıldarcasına. ''Buna izin veremeyiz.''
''Bana verebileceği kadar zararı verdi zaten.''
''Myleen.''
''Git.'' diye fısıldadım gözlerim kapalıyken. ''Lütfen.''
Arkamı dönüp hızlı adımlarla oradan uzaklaşırken ağlamaya devam ediyordum. Dayanamıyordum, yapamıyordum. Daha fazlasını yapamazdım.
''Myleen? Ne oldu?'' Luke karşıma çıktığında tek yapabildiğim acı bir şekilde gülmek oldu.
''Hayatımda hiç görmediğim, ama annemin canından çok sevdiği bir ikiz kardeşim var. Ve Leydi Grentsank'tan sonsuza dek kurtulmak istiyorsam ondaki güç parçasını yok etmem gerek. Ki bendekinin yok olması için ölmem gerekmişti. Bu da demek oluyor ki onu öldürmem gerekiyor.''
Arkama bile bakmadan Hades kulübesinin yolunu tuttum. Şansıma içeride kimse yoktu. Kendimi alt ranzadaki yatağıma atarken ağlamaya devam ediyordum.
Ve hayatımda ilk defa keşkemin olmadığı bir şey yaptım.
''Neden?'' Sesim fısıltı gibi çıkmıştı. Belki de hiçbir zaman dile getiremediğim bu sözcük benim için o kadar çok şeyi ifade ediyordu ki. Annabeth'le gittiğimiz görevde şelaleden aşağı düştüğümüzde, tek elimle tutunduğum ağaç dalında, Leydi Grentsank'ın karşısında ve ölüm kuyruğunda... Hayatımı bir kelimeyle ifade etsem o kelime bu olurdu herhalde. ''Neden''
''Neden?'' diye tekrarladığımda sesim daha yüksek çıkmıştı. ''Neden? Neden?''
Her tekrarlayışımda daha da yüksek çıkan sesim en sonunda bütün kulübeyi doldurduğunda Yere çöküp gözlerimi kapattım. Böyle bir şey hak etmemiştim.
Onlar mutluyken ben acı çekmeyi hak etmemiştim. Etmemiştim işte.
Onlar gözyaşlarımı hak etmiyorlardı. Onlar hiçbir şeyi hak etmiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.