XXXVI
Seviyorum.
''Bu sefer,'' dedi ciddi bir ses tonuyla.''Beni dinleyeceksin.''
''Kolumu bırak Luke.'' dedim sert bir sesle. Ama Luke'un bırakmaya niyeti yok gibiydi.
''İstersen çığlık at, istersen bana vurmaya çalış. İkisini de tercih etmeyeceğini düşünüyorum.''
''Nedenmiş o?''
''Yoksa seni kucaklayıp götürürüm.'' dedi Luke.
''Ne?''
''Gayet açık konuştuğumu düşünüyorum Myleen.'' dedi Luke.''Ya benimle gelirsin, ya da seni kucaklayıp kendim götürürüm.''
''Şaka yapıyorsun.'' dedim alaycı bir ifadeyle. Bana öylece baktı.''Oh, hayır, sen şaka yapmıyorsun.''
Beklentiyle baktı. İçimden ona hiç de hoş olmayacak birkaç söz söyledim.''Bunun bedelini ödeyeceksin Luke Castellan.''
Gülümsedi.''Göreceğiz.''
Luke beni kimsenin bizi doğru düzgün göremeyeceği, kulübelerden uzak bir köşeye getirdi. Ormanın dibindeydik. Birkaç kaya parçası vardı. Bir tanesinin ucuna oturdum. O da karşıma oturdu.
''Ne anlatacaksan çabuk anlat.'' dedim sert olmaya çalışarak.''Apollon kulübesine gidip devriyelere katılmam gerek.''
''Merak etme, çok vaktini almayacağım.'' dedi düşünceli bir edayla.''Ben...ben sadece özür dilemek istiyorum. San-''
''Özür dilemek mi?'' diye sordum şaşkınlıkla.''Özür dileyince her şeyin biteceğini mi düşünüyorsun?''
''Bak, be-''
''Ben buraya gelmeden önce de hayatım muhteşem değildi! Annem her zaman bana soğuktu. Asla normal bir anne-kız ilişkimiz olmadı. Sonra da George'la evlendi, işinden kafasını kaldıramaz oldu. Sam doğdu, aramız iyice açıldı. Hayatım bir yokluğun içindeyken buraya geldim ben. Sevilmeyen, sayılmayan biriyken burası benim evim oldu. Ve sen bunu yıktın Luke! Siz yıktınız.''
''İkimiz de bunu istememiştik!''
''Sonra ne oldu? Annem sandığım kadının üvey annem, en yakın arkadaşımın kuzenim ve hiç tanımadığım iki kadından birinin annem, öbürününse teyzem olduğunu öğrendim. Annem beni öldürmek isterken ben onu öldürdüm. Bütün güç dengelerini bozup yeraltına gittim. Buraya gelirken heyecanlıydım. Evime dönmüştüm. Ama siz-''
''Biz Arizona'yla senin hakkında konuşuyorduk!'' dedi Luke yüksek sesle.''Çünkü ikimiz de senin için üzülüyorduk. Biz, ben seni asla üzmek istemedim. Afrodit kızlarından birisi yanımızdan geçerken duydu. Ve o yaydı. Ben seni asla üzme-''
''Özellikle yaptığını söylediler.''
''Yapmadım. Yapmam da. Çünkü seni seviyorum, Myleen. Anlıyor musun?!'' Ayağa kalktı.''Çünkü lanet olsun ki sana deliler gibi aşığım. Sırf sen mutlu ol diye bir şeyleri düzeltmeye çalışırken her şeyi mahvettim. Ve evet, bunun için özür dilerim.''
Kalakaldım. Evet, Luke'un beni öpmesi onun benden hoşlandığı anlamına geliyordu. Ama hiç bana böyle bir itirafta bulunacağını düşünememiştim ki! Öylece kalakaldım. Luke taşa tekrar oturdu ve mavi gözlerini bana dikti.
''Bu, bu senin için çok ani oldu.'' dedi.''P-''
Uzanıp onu öptüm.
Geçen seferkinin aksine şaşkın değildim. Ne olduğunun farkındaydım. Yumuşak dudaklarının, sıcak nefesinin... Başımı onun omzuna yatırıp ona sımsıkı sarıldım. O da ellerini belimden sardı.
''Özür dilerim.'' diye mırıldandım.''Dinlemediğim için, saçmaladığım için özür dilerim.''
''Özür dileme.'' diye fısıldadı Luke.''Kim olursa olsun senin gibi bir tepki verirdi. İhanete uğramış gibi hissettin.''
''Az önce seni öptüm. Ve sen yine bu konuyu mu düşünüyorsun?'' Geriye çekilip yüzüne baktım. Gülümsedi.
''Şok olmadım denebilir.''
''Ne yani?''
''Babanın önünde seni öptüm Myleen. Eğer hayır diyecek olsan yüzüme tokadı yapıştırmış olurdun.''
''Hıh.''
Dudağıma minik bir öpücük kondurup bana sımsıkı sarıldı.
''Bu kadar geç kaldığım için özür dilerim.'' (Ben de! Sonunda o istediğiniz Luke/Myleen sahnesi, beğendiniz mi? :D )
''Kafam çok karışıktı.'' dedi Luke.''Özellikle de senin geldiğin dönemde. Ne yapacağımın ya da ne yaptığımın farkında bile değildim.''
''Biliyorum, elinde olsa beni bir yere bağlayıp başıma bir adam oturturdun.''
''Ama sen de başına bela açmadan duramıyordun. Hem,'' dedi düşünceli bir edayla.''Başına onca şey geldi ki.. Bu, bu belki de benim suçumdu.''
''Hayır, tabi ki senin suçun değildi.'' dedim elimle yüzünü kavrayarak.
''Kampa geldiğinde ne yapacağını bilemez haldeydin. Seni kurtarmaya gelen melez olarak görevimi yapmam gerekirdi. Bense seni umursamadım. Kendi sorunlarımla uğraşıp seni koca kampta yalnız bıraktım. Sophie'ye de bu yüzden iyi davrandım belki.''
''Ha, bir de o konu var tabi.'' dedim iğneleyici bir tonla. Luke elimi tuttu.
''Sophie'ye sıcak davrandım çünkü sana yaşattırdıklarımı onun yaşamasını istemedim. Sana her şeyi doğru anlatsam asla o görevi kabul etmezdin. Sonunda başına kötü şeylerin geleceğini bilirdin. Sophie'nin bunları yaşamasını istemedim. Ama o beni biraz yanlış anladı.''
''Senden hoşlanıyordu.'' diye açıkladım. Luke şaşırmış görünmüyordu.
''Biliyorum.'' dedi sakince.
''Nasıl?''
''Senin kaybolduğun gece,'' dedi Luke.''Onu hep geri ittiğimi, yakınlaşmasına izin vermediğini söyledi. Ben de başkasını sevdiğimi, o zaman duygularımın net olmadığını söyledim.''
''O başkası ben mi oluyorum?'' diye sordum sırıtarak. Luke gülümsedi.
''Bir baş belası desem yeterli olur mu?'' Koluna yumruk attım.
''Demek ki birazcık inadını yensen her şey halloluyormuş, değil mi?''
''Belki bundan sonra azıcık-ama dikkat çekiyorum, azıcık daha az inatçı olabilirim.'' Ayağa kalktı. Bir yandan da hafifçe gülüyordu.
''Artık kulübelere dönsek iyi olacak. Harpyalara yem olmak istemeyiz.''
Gülümseyerek oturduğum taştan kalktım. Tam bir adım atıyordum ki Luke elimi tuttu.
''Elini tutmamda sakınca yok, değil mi?'' diye sordu. Başımı hayır anlamında salladım.
O gece hayatımın en rahat uykusunu geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
Fiksi PenggemarTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.