Bölüm 56 Beni yanlarında istemiyorlar

650 58 11
                                    

LVI

Beni yanlarında istemiyorlar

Uçmak, bir Hades melezinin hayallerini süslememesi gereken bir faaliyettir. Çünkü buna kalkışıp hayatta kalma ihtimalimiz, Luke'un Martin'le kanka olma ihtimalinden bile daha azdır.

Ama Alecto'nun sırtında, başımdaki belalara, bedenen ve ruhen atlattığım onca olaya ve gerginliğime rağmen, uçmak beni rahatlatan bir şey.

Her zaman farklı biri olmak istemişimdir. Büyük işler başaran, dikkati üzerine çeken. Ama ne gariptir ki dikkatler üzerime toplandığında bakışlarımı kaçırıp başımı eğerek yürürdüm. Oysa Alecto'nun sırtında havada süzülürken önüme çıkan her şeye, herkese karşı başım dik yürüyebilecek gibi hissediyorum. 

Bugün olanlardan sonra, aslında aramızda zerre kan bağı bulunmayan, normal şartlar altında iki yabancı olacağımız gerçeğini tamamiyle unutup annemin evine gitmeye karar verdim. Bunu Leydi Grentsank ve kamptaki hastalık tehlikesini atlatır atlatmaz yapacağım.

İnsanlar yaşlandıkça günlerin çuvala girdiğini hisseder. Belki yarın öleceğim, belki haftaya. Bilemedin bir ay, birkaç yıl sonra. Ama sonrası yok. Ne yapabiliyorsam şu anda yapmalıyım.

Ben de öyle hissediyordum.

Bir süre sonra benim neden büyümediğimi ya da değişmediğimi sorgulamaya başlamadan önce, hala yapmam gerekenleri yapmam gerektiğini inanıyorum.

Luke otuzlu yaşlarına geldiğinde ben onun yanında kızıymış gibi durmadan önce ona son kez sarılıp kokusunu içime çekmeli, dudaklarının tadına bakmalıyım. Annemle anne kız muhabbetlerimi yapmalı, kardeşim Sammy'le oynamalı, ve asıl kardeşim Jade'e yakın olmamız için bir şans tanımalıyım.

Arizona'yla aramı iyiden iyiye düzeltmeli, Henry ile mutlu bir hayat yaşamalarını sağlamalıyım. İper'i bu beladan kurtarmalı, kuzenimle aramdaki buzları eritmek için çabalamalıyım. 

Onlardan ayrılma zamanım gelene kadar, elimden geldiğince onlarla vakit geçirmeliyim. Çünkü benim için sonrası dipsiz bir kuyudan ibaret. 

Asla on sekiz yaşımı göremeyeceğim, büyüyemeyecek, evlenemeyecek ya da yaşlandığımda torunlarımı sevemeyeceğim. 

Herkesin ölümünü seyredecek fakat kendi isteğim dışında ölemeyeceğim. Sonsuza kadar kaybettiklerimin acısını hatırlayacağım ve her geçen gün canım daha çok yanacak.

Yine de o an...huzurlu hissediyordum.

Yarım saat önce Martin'in beni hançerlediği, öldüğüm ve kendimi kurtaracağım dediğim sırada zaman hatası yaparak kendime ölümden de büyük bir ceza vermemin üstünden çok zaman geçmemişti.

Yarım saat önce ağlıyordum, şimdi ağlayacak gözyaşı yok gözlerimde.

Öfkeliyim aslında. İçin için bunların hepsinin nedeni olan Leydi Grentsank'ı öldürmek, sonunda bütün dünyaya huzur vermek istiyorum. Fakat öfkelenemiyorum.

Bedenimi ölümsüzleştirmişken ruhumu öldürmüş gibi hissediyorum. 

''Myleen.''

Düşmemek için kollarını belime dolamış Martin'in sesiyle irkilerek düşüncelerimden ayrıldım. Başımı yavaşça arkaya çevirip yüzüne baktım. Benim yüzümden canı yanan insanlardan sadece birisiydi Martin. Benden çok daha fazla ölümsüzlüğü hak edecek kadar masum biriydi belki de. Bunları düşünmemeye çalıştım fakat başarılı olamadığımda bakışlarımı önüme çevirdim.

''İyi misin?'' diye sordu Martin yüksek sesle. Rüzgarda sesi çok az duyulsa da evet anlamıyla başımı salladım. Ne diyebilirdim ki? 

''Bir yolunu bulacağız.'' dedi bu sefer.''Bir yolu olmalı. Olmak zorunda.''

Skinny (Percy Jackson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin