Hayatım boyunca birçok saçma karar verdiğim olmuştu. Bunların büyük bir çoğunluğunu inadım yüzünden, kalanını da meraklım veya aptallığım yüzünden verdiğim kararlardı. Fakat bu sfer yaptığım hepsinin birbirine karıştığı çok tehlikeli bir karardı. Ve farkında olmadan, yanlışlıkla felan da değildi. Bilerek verdiğim bir karardı. O gün Athena kulübesine gitmeseydim belki de o kadar sorun yaşamayacaktım. Ama olmuştu bir kere. Geri dönüşü yoktu.
Ben yumuşacık yatağımda uyanma çabaları vermekte, Alecto ise Hades kulübesinin altını üstünü getirmekteydi. Oradan oraya zıplıyor, önüne çıkan her şeyi de kendisiyle birlikte yere deviriyordu. Bir ayrıcalık daha. Alarm görevi gören bir evcil hayvanım vardı.
''Aah, Alecto, kes şunu lütfen!'' Alecto beni dinlemedi tabi. Ben de mecburen yerimden kalkıp onu tasmasından-öylesine takılmış tasması(hiçbir yere bağlayamadığımızdan)- yakaladım. Huysuzlandı, homurdandı fakat itiraz etmedi. Onu köşeye oturttum. Yani, en azından kısmen.
''Burada kal, ben tuvalette üstümü değiştireceğim. Tamam mı?'' Alecto hafifçe başını eğdi.''Dişi olman hayvan olduğun gerçeğini değiştirmiyor. Bir hayvanın önünde üstümü değiştiremem.''
Alecto gücenmiş bir edayla kuyruğunu salladı. Hafifçe ayağıma vurup arkasını döndü. Belki de gerçekten gücenmişti, kim bilir? Tartarus hayvanları hakkında hiç kitap okumamıştım.
Kıyafetlerimi alıp banyoya girdim. Normalde kapıyı kapatırdım fakat Alecto'yu düşünerek-sonuçta evcil hayvanım- kapıyı kilitlemedim. Eğer gerçekten gücendiyse daha da gücenmiş halini görmeye hiç niyetim yoktu. Üstümü değiştirip banyodan çıktım. Alecto gene etrafı dağıtmış olsa gerekti. Tam kızgın bir ifadeyle banyodan çıkmıştım ki haksız olmadığımı fark ettim. Alecto kılıcımı yemeye çalışmış, kabzasını parçalamıştı. Fakat bunu yaparken sadece kabzasını parçalamakla kalmamış, üstüne ağzını da kesmişti.
''Alecto!'' Bir an korkuyla üstüne fırladım. Alecto da bundan korkmuş olacak ki hafifçe geriledi. Kollarımı boğazından doladım. Nasıl onu yalnız bırakmıştım ki? Aptaldım, dikkatsizdim. Bir evcil hayvana bile bakamıyordum!
Sonunda şoku atlattığımda Alecto'nun yarasına baktım. Yarası o kadar karmaşıktı ki bir an dalıp gittiğimi zannettim. Ama hayır, dalıp gitmemiştim. Yeni bir görüntü görüyordum.
''Bana oyuncağını vermez misin Semertha?'' dedim çatlak bir sesle. Karşımda duran çilli kız gülümsedi.
''Tabi ki, Elysa.'' Tam uzanıp alıyordum ki kız hınzırca gülümseyip oyuncağı geri çekti.''Ama bana kolyeni verirsen.''
Bakış açısından baktığım Elysa ofladı ve kesin bir sesle ''Hayır,'' dedi. Semertha sırıttı.''O zaman ben de oyuncağımı vermem.''
Semertha oturduğu yerden kalkıp giderken ben/Elysa öylece oturdu. En son elleriyle yüzünü kapatıp ağladığını hatırlıyordum. Daha sonra kendimi yine Alecto'nun yanında, ona sarılırken buldum.
''Sanırım seni Apollon kulübesine götürsek iyi olacak.''
- - -
Alecto'yu peşimden sürüyerek Apollon kulübesine gitmek işkenceden farksızdı. Alecto bilmem kaç ton ağırlığındaydı ve benim onu çekerek taşımam imkansızdı. Evet, sürüne sürüne yürüyor olsa da yürüyordu en azından. Hiç hareket etmemesinden iyiydi.
''Hadi Alecto, hadi kızım. Bak oraya gidince sana çikolata vereceğim(Alecto çikolatadan nefret ederdi)-Ah çikolata değil, turta! Elmalı turta!'' Ne dersem diyeyim Alecto ayağa kalkmayacak gibi gözüküyordu. Kendini yerde sürüyor, on dakikada gideceğimiz yere bir saatte gitmemize neden oluyordu. Sonunda ona iyi bir fırça attım, homurdanarak ayağa kalkıp peşimden Apollon kulübesine doğru yürümeye başladı. Apollon kulübesinin önüne gelince durdu. Ağlamayla karışık bir sesle mızmızlandı. Ona susmasını işaret ederek kapıyı tıklattım. Hazır Apollon kulübesine gelmişken Martin işini de araştırabilirdim. Kapıyı sarı saçlı, mavi gözlü bir çocuk açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
Fiksi PenggemarTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.