XXXVII
Kızıl Kafa İris Mesajı yolluyor.
Sabah uyandığımda uzun bir süredir olmadığım kadar mutluydum. Sanki bir rüyada gibiydim. Kaç aydır uğraştığım, içimde büyüttüğüm o korku(ben korkmadım, sadece uygun zamanı aradım.-Kızmayın ama, anca yani :) yok olmuştu. Beni seviyordu. Onu seviyordum. Güvendeydim, güvendeydik. Bir sorun çıkamazdı. Çıkmamalıydı.
Keşke çıkmasaydı.
''Myleen?''
Kafayı mı yiyordum ben?
Korkuyla yerimden doğrulup karşıma baktığımda bir görüntü gördüm. Hayır, kafayı felan yemiyordum. Duyduğum ses en yakın arkadaşım, İper'in Leydisi Sophie'ye aitti. Ve o üstünde Leydi Grentsank(Bunun Grandsank olarak zamanla dilimize oturacağından şüphe etmekteyim..) 'ın giydiği türden kıyafetler giymişti. Gözlerinin etrafında mor-mavi karışımı değişik bir makyaj vardı. Dudaklarında ruj vs yoktu. Ki hiç gerek yoktu. O göz makyajı.
''Sophie?'' diye fısıldadım korkuyla. Yan ranzada yatan Nico'ya kaçamak bir bakış attım. Uyuyordu ama uyanması ya da bizi duyması an meselesiydi. Elimle Nico'yu işaret ettim. Sophie başıyla onayladı.
''Şey, sana önemli bir şey söylemem gerekiyordu.''
''İris mesajıyla mı? Daha uygun bir vakit bulamadın mı ki?'' diye sordum hafifçe gıcık olarak.''Yarın felan olsa olmaz mıydı?''
''O kadar vaktimiz olduğunu sanmıyorum.'' dedi Sophie.
İşte bu hiç hoşuma gitmedi.
''Niye o kadar vaktimiz yokmuş?'' diye sordum hafifçe alaycı bir tonla. Ama Sophie şaka yapmıyordu. Benimle dalga geçmediği de çok açıktı.
''Bak Myleen,'' dedi düşünceli bir ifadeyle.''İper'de birkaç sorun var. Buraya gelmen gerek.''
''Ne gibi? Leydi sensin, benim orada olmamı doğru bulacaklarını sanmıyorum.''
''Anlamıyorsun. Bu...bu Leydi Grentsank'la ilgili.''
Durdum. Daha doğrusu kaldım.
''O-onu, o öldü. Ne gibi bir sorun olabilir ki?''
''Yandaşları,'' diye açıklamaya koyuldu Sophie.''Durmuyorlar. Genç olduğum için birçok asil bana saygı göstermeyi reddediyor. Bu yüzden bütün gücünü sakladığı şeyi bulamıyorum. Üzgünüm Myleen. Ama Leydi Grentsank ölmedi. Eğer acele etmezsek bütün gücüyle geri dönecek. Ve de yapacağı ilk iş seni öldürmek olacak.''
Kaldım. Bütün umutlarım yok oldu. Mutlu olmak mı? Unut gitsin. Birinden hoşlanmak mı? Ona aşık olmak mı? Zorlama.
İtiraz etmedim. Onun o kadar kolayca ölmüş olmasını nasıl normal bulmuştum ki? Nasıl inanmıştım öldüğüne?
Ama öleceği çok belliydi, diye düşündüm. Kan. Kehanetler.
''N-ne yapmam gerek?''
''Buraya gelmen, halkı onları paramparça edeceğine inandırman ve sakladığı şeyi ortaya çıkartıp yok etmen gerek. Ve bunu bugün yapmak zorundayız.''
'Devam etmek için 1 drahmi atın.'
Sophie cebinden bir altın çıkartıp önüne fırlattı. Ekrandaki yazı kayboldu.
''Gitmem gerek. Acele et Myleen, çok vaktimiz yok.''
Eliyle görüntüyü yok ederken olduğum yerde kaldım. Kimseye haber vermeden gitmem gerekiyordu. Luke ve Arizona -dolayısıyla Kheiron- bunu öğrenirse gitmeme asla izin vermezlerdi. Savaş öncesi. Bunu kendi başıma yapmam gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.