Skinny 45
Başlamadan bitiremiyorum.
Sabah uyanırsınız ve size uyuyup uyumadığını sorsalar uyumadım diyeceğiniz türden bir uyku seansı geçirmiş olursun.
İşte böyle zamanlarda tam bir hayalet/cadı karışımı olursunuz. Ki bu da tam beni tanımlıyor olmalı. Anne tarafından büyücülük, baba tarafından da güçsel hayaletlik.
Hayalet Cadı Elizabeth Myleen Rank.
Yemek masamda oturmuş, çok sevdiğim gevreği kaşıklerken hala uyumak istiyordum. Ama uyuyamayacağımı da gayet iyi biliyordum. Gündüz uyumak ve ben! Ancak hiç uyumazsam ya da yedi kilometre koşarsam olur o.(abartısız, benim uyumam için gereken şeyler bunlar-der yazar.)
''Myleen, aklıma bir fikir geldi bile.'' Arizona'nın sesiyle kafamı kaldırdığımda Arizona gözlerini kıstı.
''Ne oldu sana? Çarpılmış gibi gözüküyorsun.''
''Hayalet/cadı karışımı uykusuz huysuz piskolojisindeyim Arizona.''
''Yemekten sonra biraz daha uyursun. Ama şimdi beni dinlemen gerek.''
''Zaten dinliyorum ya.'' diye mızmızlandım.
''Cidden, uyumayınca çok huysuz oluyorsun Lizzie.'' dedi Arizona. Ardından cebinden bir kağıt çıkartıp masanın üstüne koydu. Bu bir harita mıydı? Yazılı harita? Hayır, Arizona'nın planı.
''Öncelikle Leydi Grentsank'la ilgili olan şeyleri araştırmamız lazım. Bunun için de İper'le bağlantı kurmamız gerek. Bu da demek oluyor ki-''
''Sophie'yle konuşmam gerek.'' diye sözünü tamamladım.''Biliyorum.''
''Ama bizden bir daha hiçbir şey saklamayacağına söz vermen gerek. Bizden sakladığın herhangi bir şey senin ölümün olabilir Myleen.''
''Biliyorum. Her dakika tehlikede olduğumu biliyorum.'' diye fısıldadım. Arizona yanıma yaklaşıp bana sarıldı. Oturamıyordu çünkü bu kamp kurallarına aykırıydı.
''Her neyse, şimdi gitmem gerekiyor. Kendine dikkat et, olur mu?'' Tamam diye başımı salladıktan sonra gevreğimi önüme çektim. Arizona Athena kulübesine doğru giderken gözüm Annabeth'e kaydı. İyi gözüküyordu. Ölmemişti.
Hızla Poseidon masasına, Percy Jackson'a baktım. Değişmişti. Fazlasıyla. Bu çocuk daha bir beyazdı yahu! Bu kadar kaslı da değildi. Değişik.
Diğerlerine de kısa bir bakış attıktan sonra başımı gevreğime çevirdim. İki dakika sonra da Nico'yla Hazel masaya geldiler.
''Ee, yemekleri kim getiriyor?'' diye sordu Hazel.
''Yemekleri kimse getirmiyor ki. Sen istiyorsun.'' dedim gevreğimden bir kaşık alırken.
''Nasıl yani?''
''Ne istiyorsan onu düşle.'' İtiraz edecek gibi oldu fakat Nico da beni onaylayınca gözlerini kapatıp bir şey diledi. Tost ve portakal suyu. İyiymiş.
''Afiyet olsun.'' diye mırıldandım. Nico da Hazel'la aynı şeyi yerken bakışlarımı yere çevirdim. Hazel ve Nico fazlasıyla yakındılar. Onları azıcık kıskansam ve kendimi dışlanmış hissetsem de onlardan farklı olduğumu biliyordum. Onlar birlikte çalışmış, birbirlerinin hayatlarını kurtarmış, onca şey yapmışlardı. Oysa beni ilk defa görüyorlardı.
Gerçeği Nico seninle İper denilen yere gelmişti ama, dedi iç sesim. O ayrı bir meseleydi işte. Hala çözülememiş bir mesele.
''Burası gerçekten çok garip.'' dedi Hazel.''Disiplini... nasıl desem...''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.