LI
Alecto kendine bir arkadaş buluyor.
Akşamüstü Jade bizi en yakındaki Canavar Avcıları mekanına götürdü. Kendisinin de kaldığı, küçük bir pansiyon. Ne yazık ki pansiyon ağzına kadar doluydu ve bize bir oda bulabildi. Bir odaya dört kişi sığışmaya çalışınca Arizona'yla biz ikili yatağı kaptık, Luke ve Martin de koltuklarda uyudu.
İkisinin de boyu koltuklara göre çok uzundu ama bizim kanepede yatmamıza izin vermemişlerdi. Üstelik ikisinin yan yana yatması düşüncesi...
Unut gitsin.
Alecto o gün o kadar yorulmuş ve sıkılmış gözüküyordu ki kendini Luke'un yanına, yere koyduğu anda hareketi kesildi. Bizim de pilimiz bittiğinden hemen uykuya daldık.
Ama sabah kalktığımızda beni çok kötü bir haber bekliyordu. Büyünün etkisi hafiflemiş, hastalık kendini göstermeye başlamıştı.
Çok yorgun hissediyordum. Yürüyecek halim yoktu diyerek abartabilirdim durumu. Ama hayır, yürüyebilecek kadar iyiydim. Dahası iyi olmam gerekiyordu.
Sabah kimse anlamadan çantamdan bir parça ambrosia'yı kapıp banyoda ağzıma tıktım. Ambrosia'nın etkisiyle kendimi daha iyi hissettiğim doğruydu ama iyileştirmiyordu.
Acaba şu an Melez Kampı ne durumdaydı? Ölen olmuş muydu hiç?
Bunları düşünmemeye çalışarak banyodan çıktığımda uyanmış bir Martin ile karşılaştım. Esneyip gözlerini ovaladı. Luke ve Arizona hala uyuyordu.
''Saat kaç?'' diye sordu boğuk bir sesle. Kahverengi saçları birbirine girmişti. Omuz silkip dudağımı büzdüm. Yatağın kenarına oturup Arizona'ya baktım. Hiç uyanacak gibi gözükmüyordu.
''Uyandıralım mı onları?'' diye sordu tekrardan.
''Ben uyandırayım, sen de git banyoya, saçını falan tara.'' Kaşlarımı çattım.''Korkunç gözüküyorsun.'' dediğimde güldü.
''Teşekkürler.'' Banyoya gittiğinde önce Luke'un yanına gittim. Yere dizlerimin üstüne çöktüm. Alecto homurdanarak odanın diğer köşesine gitti. Bir erkek arkadaş nasıl uyandırılırdı ki?
Öpmem mi gerekiyordu, seslenmem mi? Daha önce hiç erkek arkadaşımı uyandırmamıştım ki! Uyandırdıysam da hatırlamıyordum işte, ayrı konu.
İkisini de yapıverdim.
''Luke,'' diye fısıldadım yanağına minik bir öpücük bırakarak.''Sabah oldu, uyan hadi.''
Luke yerinden bire kıpırdamadı. Tam kaşlarımı çatıyordum ki boğuk sesini duydum.
''Küçücük bir öpücükle mi kandırıyorsun beni?'' dedi gözlerini açmadan.''Kabul edilmedi.''
Sırıttım. Yanağına bu sefer uzun bir öpücük bıraktım.''Bu kabul edildi mi peki?''
Dudakları hınzırca kıvrıldı.''Günaydın baş belası.''
Yattığı yerden doğruldu.
''Günaydın Luke.''
''Arizona'yı uyandırmayacak mısın?'' diye sordu.
''Ha, iyi hatırlattın. Az kalsın unutuyordum.'' Ağır adımlarla yatağın yanına gittiğimde yavaşya yatağa, yanına yattım. Baş parmağımla gıdısını gıdıkladığımda Arizona homurtuyla hareket etti.
Gülmemek için dişimi ısırırken Luke'a kaçamak bir bakış attım. O da sırıtarak izliyordu. Elimi gıdısından çekip karnını gıdıkladığımda yunanca bir şeyler mırıldanıp arkasını döndü. Bu sefer belini gıdıkladığımda oflayarak tekrar benim tarafıma döndü. Bu sefer yataktan kalkıp Alecto'yu yanıma çağırdım. Alecto ağır adımlarla yanıma geldiğinde kuyruğunu tutup Arizona'ya yaklaştırdım. Kuyruğunu yüzüne sürttüğüm anda uyandı ve çığlığı bastı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.