Bölüm 40 Kavga Ediyorum

857 70 9
                                    

XL

Kavga ediyorum.

Nico beni korkutuyordu. Sophie'yle olanlarda beri ağzını bıçak açmıyordu. Yanlışlıkla onu mu incitmiştim? Ablasını hatırlatmıştım? Bilemiyordum. Nico'nun yüzüne bakarak neler olduğunu anlamak imkansız gibiydi.

O an Nico'yla uğraşacak halde değildim. Geç kalmıştım. Hava çoktan kararmıştı. Muhtemelen melezlerin çoğu kamp ateşinin etrafında toplanmış şarkı söylüyordu-ki bu da Kheiron'un bizi parçalaması için gayet iyi bir zamandı- İkinci gölge yolculuğundan sonra başım döndü ama bayılacak gibi olmadım. Çünkü bu sefer gölge yolculuğunu Nico sayesinde yapmıştık. Nico yine de benim gibi bayılacak gibi gözükmüyordu.

Kheiron'dan azar işitecektim. Luke beni kesecekti. Arizona ters ters bakacaktı. Aman ne harika. İşe bakın, kimsenin benimle ilgilenecek hali yoktu.

Kampın etrafında melezler devriye geziniyordu. Bazıları binaları güçlendiriyor-bana öyle gelmiş de olabilir-, diğerleriyse Kheiron'un bir konuşmasını dinliyordu. Kampa yaklaşınca devriye grubundan birisi gelip önümüzü kesmişti ki sonra bizim Hades melezleri olduğumuzu hatırlayıp hafiften topukları yağladı. Biz de ağır adımlarla Kheiron'un konuşma yaptığı yere, kamp ateşinin oraya gittik. Kimseye gözükmemeye çalışarak-imkansız olsa da- Hades masasına oturduk. Bu kısa bir anlığına gözlerin bize dönmesine sebep olsa da Kheiron'un anlattığı şey daha önemli olacak ki kısa sürede bakışlar tekrardan ona döndü. Birisi hariç. Luke.

Yutkundum. Gülümsemiyordu. Mavi gözleri o kadar sert bakıyordu ki başımı başka bir tarafa çevirmem gerekti. Kheiron'u dinliyormuş gibi yapmaya çalıştım fakat bu pek mümkün değildi. Neyseki birkaç dakika sonra Luke'a baktığımda başını Kheiron'un olduğu tarafa çevirmişti. Önümdeki birkaç günün pek de kolay olmayacağı kesindi.

''Demek istediğim Romalıların yakında burada olacağı.'' dedi Kheiron.''2.Argo'dakilerle konuştuk. Bir şekilde bunu engellediklerini söyleseler de hazırlıklı olmalıyız. Devriyelere aynen devam edilecek, her gün gruplar halinde talimler yapılmasını istiyorum. Özellikle Afrodit kızlarının da katıldığı talimler.''

Afrodit kızlarından homurtular yükselirken Kheiron'un gözleri bize kaydı. Durduğu yerden yakınımıza geldiğinde sessizce ''Beni takip edin.'' dedi. Nico'ya baktım. Ayvayı yemiştik.

Kheiron'un peşinden yürürken nasıl bir ceza yiyeceğimi düşünüyordum. Belki bizi kamptan attırırdı. Ben de ya üvey annemin yanına, ya da yeraltına döner, 'fazlasıyla' normal bir hayat yaşardım. İçimden aklıma gelen bütün tanrılara dua ederken düşmemek için önüme bakıyordum.

Kheiron biz içeri girdikten sonra arkamızdan kapıyı kapattı. Eliyle pinpon masasını işaret etti. Yavaşça pinpon masasının yanındaki sandalyelere otururken Kheiron'un yüzüne baktım.

Tanrılarım, gerçekten başımız dertteydi.

''Kamptan kaçtınız.'' diye durumu özetledi Kheiron.''Ve sen-eliyle beni gösterdi- annenin hasta olduğunu, acele gittiğinle ilgili bir şeyler yazdın. Oysa bunların hiçbiri doğru değildi. Değil mi?''

Nico'ya kaçamak bir bakış attıktan sonra başımı evet anlamında salladım. Kheiron kahverengi gözlerini benimkilere dikti.''O zaman nereye, ne sebeple gittiniz?''

''Nico'nun hiçbir suçu yoktu. O sadece bana yardım ediyordu.'' dedim aceleyle. Kheiron tam ağzını açıp bir şey söyleyecekti ki Luke oldukça öfkeli bir ifadeyle içeri girdi.

Tamam, şimdi kesinlikle vermidonla üç bardak süt içmiştim.

''Sabahın köründe ufacık bir not bırakarak sırra kadem basıyorsun, sonra hiçbir şey olmamış gibi yemeğe katılıyorsun. Bize bir açıklama yapacaksın, değil mi Myleen?'' dedi Luke. Yavaş yavaş koltuğun içine çökmeyi planladım ama bunun sonradan çok saçma karşılanacağını hatırlayıp vazgeçtim. Kheiron Luke'a baktı.

''Ben de aynı soruyu soruyordum. Şimdi lütfen biraz sakin olur musun?''

Luke bir şeyler söylecek oldu ama vazgeçip derin bir nefes aldı.''Pekala, Kheiron.''

Ben de olayı baştan aşağı anlattım. Sansürsüz, yanıltıcılığı sıfır bir halde. İkisi de beni sonuna kadar kesmeden dinlediler. Bitirdiğimdeyse... Luke hala öfkeden köpürür bir haldeydi. Ama artık öfkesi bana değildi. Sophie'yeydi. Kheiron'sa düşünceli gözüküyordu.

''Annenle olan olay.'' dedi kısık bir sesle.''Şimdi kesin olarak bitti mi?''

Başımı evet anlamında salladım.''Sophie İper'in hakimiyetini eline aldı. Leydi Grentsank da bütün gücünü kaybederek Ceza Tarlaları'nı boyladı. Yani, özet geçersek, şu anda güvendeyim.''

''Ama olmayabilirdin.'' dedi Luke sert bir sesle.''Sophie seni orada öldürebilirdi! Aynı şekilde İper halkı da.''

''Ama öldürmedi.'' diye karşı çıktım.''Hala hayattayım ve gerçekten güvendeyim.''

''Keşke,'' dedi Luke.''Keşke bize yalan söylemek yerine doğruyu söyleseydin. B-bize güvenmiyorsun bile.''

Ve hızla dışarı çıktı. Kheiron'a baktım. Kheiron bir şey demedi. Ben de hızla dışarı çıktım. Koşarak onu kolundan yakalayıp durdurdum.

''Anlamıyor musun, asla gitmeme izin vermezdiniz.''

''Niye acaba?'' dedi hafifçe alaycı bir tavırla.''Seni öldürmek için çağırıyorlardı Myleen.''

''Düşüncesizlik ettim, gerçekten özür dilerim. Ama peşimden gelmemeniz için tek yol buydu. Hem bak sözümü tuttum ve gittiğim günde geri geldim.''

Luke mavi gözlerini bana kilitlerken o kadar ifadesizce bakıyordu ki.''Asıl sen anlamıyorsun. Biz sadece seni düşünüyoruz. Senin iyiliğini, mutluluğunu. Sense sadece kendini düşünüyorsun.''

''Kendimi mi? Eğer kendimi düşünseydim hepinizi peşimden getirirdim. Böylece hepinizin hayatını tehlikeye atmış olurdum! Böyle mi olmasını isterdin?''

''Bana güvenmeni isterdim!'' dedi Luke yüksek sesle.''Daha tanışalı çok kısa bir süre olmamasına rağmen Nico'ya güvenebiliyorsun, ama aylardır tanıdığın bana güvenemiyorsun.''

''Tabi ki sana güveniyorum! Sadece o an ne yapacağımı bilemedim! Nico'yu da yanımda götürmeyecektim. Ama size söylemekle tehdit etti beni.''

''Gitmene izin verirdim. Yeraltına giderken izin vermedim mi? Karşı mı çıktım? Ben her zaman seni korumaya çalıştım Myleen!''

''Biliyorum, biliyorum.'' dedim gözlerim yaşarırken.''G-gerçekten çok özür dilerim.''

''Asıl ben üzgünüm, Myleen. Yanlış kişilere güveniyorsun. Ben de sana güvenmiştim. Bana gerçekten yalan söylemeyeceğine, bir an olsun sadece kendini değil, başkalarını da düşüneceğini sanmıştım. Ama ben de yanlış kişiye güvenmişim.''

Ve gitti. Bunları duymayı hak etmemiştim. Ben sadece herkesi korumaya çalışıyordum. İper'in, Leydi Grentsank'ın tehlikesinden. Oysa o beni bencillikle suçluyordu. Hayır, bunu hak etmemiştim!

O sırada Nico'nun bana doğru yaklaştığını gördüm. Hizama gelip durdu. Ellerini kot pantolonunun cebine sokmuştu. O da gülümsemiyordu. Her zamanki gibi.

''Onca insanın karşısında kalpsiz gibi durabiliyorsun, ama onun karşısında ne yapacağını şaşırıyorsun.'' dedi kısık bir sesle. ''Ben kulübeye gidiyorum, geliyor musun?''

Başımı hayır anlamında salladım.''Bu gece devriyelere katılacağım. Diğer türlü de uyuyamayacaktım.

Ve derin bir nefes alıp Melez Tepesi'ndeki grubun yanına doğru ilerledim.

Hayır, kesinlikle önümdeki birkaç gün iyi geçmeyecekti.

Skinny (Percy Jackson Fanfiction)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin