LIX
Karanlığa ışık tutuyorum
Sabah uyandığımda her şey çok farklıydı.
Dün kardeşi ölen, ardından dakikalarca süren bir sinir krizi geçiren, zorla oradan ayrılıp bir yatağa getirilen ve hemen sonra ağlayarak uykuya dalan ben değildim sanki.
Sabah uyandığımda hemen yanımda bir sandalyede oturmuş, başını geriye doğru yatırmış bir şekilde uyuyakalmış bir Luke ile karşılaştım.
Yüzünde masum bir ifade vardı. Yorgun, kırılmış ama masum. Bu beni düşündürüyordu. Yorgun, kırılmış fakat masum mu?
Masum olduğuma artık inanmıyorum.
Benim için bütün gece o demir sandalyede yarım yamalak uyumuştu. Sırf benim için. Sırf ben daha iyi olayım diye.
Sırf ben adam gibi yaşayayım diye ölmüştü Jade. Ama birakın doğru düzgün yaşamayı, bu lanet olası dünyada bir gün bile geçirmek istemiyordum.
Keşke o ilk gün, o otobüste ben de olsaydım. Luke'un beni bulmasından hemen sonra ölmüş olurdum. O zamanlar üvey ailem ve Sophie dışında kimsem yoktu. Ölsem birkaç gün üzülürler, sonra hayatlarına devam ederlerdi. Kimsenin bu kadar kırılıp incinmesine gerek kalmazdı.
Bütün sorun bende başlamıştı. Sırf ben ben olduğum için bu kadar bela geliyordu başıma.
Bu adil (!) dünyada ben olmak bile suçtu, evet.
Yavaşça yerimden doğrulmaya çalıştım fakat bedenimdeki bütün kaslar sızlıyordu. Karnımdaki keskin ağrı ve ağzımdaki metalik tat da hala tam olarak gitmiş sayılmazdı.
Luke'un uyandırmak istemiyordum. Benim için bir de uykusunu bölmesini istemiyordum. Ama orada daha fazla kalamazdı.
Yavaşça koluna dokunduğumda irkilerek gözlerini açtı. Şaşkın şaşkın nerede olduğuna baktı önce, sonra gözleri benimkilerle buluştu.
"Myleen?" dedi uykulu bir sesle.
"Yanıma gelir misin?" diye sordum kısık sesle. "Lütfen."
Önce kaşları çatıldı ve yüzümü inceledi. Fakat hemen sonra yüzündeki sert ifade yumuşadı. Ben yatakta yana kayıp ona sırtımı döndüğümde yavaşça yatağa girip elini belime doladı.
"Teşekkür ederim. " diye fısıldadım.
"Önemli değil. " diye cevapladı.
Ama olmalıydı. Gecenin bir yarısında uykusunu bölüyor olmam, hayatını mahvediyor olmam gibi önemli olmalıydı.
Düşüncelerimden sıyrılıp Luke'un belime sardığı ellerinden birini tuttum. Onunla ilk defa birlikte sarılarak uyuyordum. İper'de bana yastık görevi görmüştü fakat bu farklıydı. Bu anın tadını çıkarabilirdim.
Elimdeki tek mutlulukla mutlu olabilirdim.
Bana bir saniye gibi gelen bir sürenin sonunda biri tarafından dürtülerek uykunun tatlı kollarından koparılıp alındım. Ağzımda bir şeyler geveleyerek tersime döndüğünde burnuma o erkek Parfümü kokusu geldi. Elim onun göğsüne çarptığında gözlerim şaşkınlıkla açıldı.
"Günaydın." diye mırıldandı Luke başıma minik bir öpücük bırakırken. Yavaşça geri çekilip bana yer açmak istedi fakat izin vermedim. Üşüyordum.
"Üşüyorum." diye mırıldandım. "Lütfen, biraz daha uyuyalım. Çok yorgunum."
"Biliyorum. " diye cevapladı bir kolunu bana sarıp beni kendine çekerken."Ama kalkmamız gerek. Bugün İper'de halletmemiz gereken şeyler var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.