Evden uzaklaşırken yaptığım saçmalığı düşünüyordum. Annemi bir zombiyle baş başa bırakmış, onu kısmi olarak ölüme terketmiştim. Annabeth canavarın ona zarar vermeyeceğini söylese bile ben Hades çocuğuydum. O canavarı öldürebilmem gerekirdi. Oysa ben savaşmaktansa korkarak kaçmıştım. Tam da bir Hades çocuğuna yakışır türden.
"Bir taksi bulmamız lazım. Doğu yakasına gideceğiz." dedi Annabeth, evden bulunduğumuz noktaya kadar hiç durmadan koşmuştu-ki ben en az üç dört kere durmuştum-. Buna rağmen benim kadar yorulmuş gözükmüyordu.
"Nereye gidiyoruz?" diye sordum." Sally Jackson'ın evine mi?"
Annabeth evet anlamında başını salladı. Ben daha ağzımı açamadan ileriye fırlayıp bir taksiyi durdurdu. Ardından kapıyı açıp eliyle gelmemi işaret etti. Hızlı adımlarla Annabeth'in peşinden taksiye bindim.
"Doğu yakası." dedi Annabeth. Şöför başını sallayıp gaza bastı. Annabeth derin bir oh çekti. Ben uyurken o zombi her ne yaptıysa Annabeth çok gergin gözüküyordu.
"Annabeth." diye sordum."Sence Percy orada mı olacak?"
Annabeth tereddütle bana baktı. Belli ki hem umudumuzu kaybetmemizi istemiyor, hem de gereğinden fazla umutlanmak istemiyordu.
"Öyle ummalıyım. Ummalıyız." dedi Annabeth. Annabeth acaba Percy kaybolmadan önce nasıl biriydi? Her zaman bu kadar soğuk muydu, yoksa aslında samimi birisi miydi? Sanırım bunu anlayabilmek için Annabeth ile çok çok önce ya da çok çok sonra başında başka bir dert yokken tanışmam gerekiyordu.
Taksideki yolculuğumuzun kalanı sessiz geçti. Zaten konuşacak konumuz da yoktu.
Taksi durunca Annabeth cebinden parayı çıkarıp taksiye verdi.
"Üstü kalsın." Şöför hem şaşkın hem de mutku bir şekilde parayı cebine attı. Annabeth'in ardından taksiden inip taksinin kapısını sertçe kapattım. Annabeth eline aldığı siyah renk çantasını sırtlayıp etrafa bakındı. Krem rengi binayı görünce durdu.
"İşte burası."
"Emin misin? Yani başka bir eve girip..."
"Tabi ki eminim. Erkek arkadaşımın evini bilmeyecek miyim?" Annabeth'in gerginl olduğu apaçık ortadaydı. Resmen elleri titriyor, soğuk terker döküyordu. Annabeth bu haliyle her ne kadar gıcık olsa da ses çıkarmadım. Neden diye sormadım bile, onca yaşadığımdan sonra bu çok basit kalıyordu.
"Pekala, gidiyor muyuz?"
"Şimdi değil!" dedi Annabeth."Yani şimdi, ama şuan değil..."
"Annabeth." dedim Annabeth'i kolundan tutarak, Annabeth kaşlarını çattı."Biliyorum bu senin için zor ama Percy orada olsa ya da olmasa bile annesinin bunu öğrenmesi gerekiyor."
Annabeth'in katılmış kaşları düzleşti. Ellerindeki titremeler azaldı, derin bir nefes aldı. Gözlerini benden kaçırıp krem rengi binaya çevirdi.
"Haklısın sanırım. Hadi gidelim." dedi Annabeth sonunda, ardından da beni beklemeden krem rengi binanın girişine doğru yürüdü. Gerilmiş bir Annabeth görebileceğiniz en kötü canavardan bile kötü olabiliyordu.
Annabeth kapı ziline basma gereği duymadan apartman kapısı iterek içeri girdi. Bu şans mıydı ypksa bu kapının bozuk olduğunu hatırlayabilecek kadar çok mu buraya gelmişti?
Kes sesini Myleen. diye mırıldandım. Bugün saçmalama hormonların tavan yapmış.
Annabeth merdivenleri koşa koşa çıkarken ben de ona yetişmeye çalışıyordum. Şansıma da Sally Jackson'ın evi pek alçak katlarda değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanficTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.