XXXIV
Kan bağım genişliyor.
Kalakaldım. Bu kadar çabuk olamazdı. Bu kadar hızlı... Bir anda. Sadece bir hafta öncesine kadar neredeyse kimse Romalıları bilmezken şimdi bütün kamp onlarla savaşmaya hazırlanıyordu.
Tanrılar kesinlikle alay etmeyi seviyorlardı.
''N-ne zaman öğrendiniz?'' diye sordum.
''Bir buçuk hafta kadar önce.''
''O zaman biz görevdeydik. Niye bize haber göndermediniz?'' Arizona kaşlarını çattı.
''Gönderdik. Luke'la konuştuk hatta. Söylemedi mi?'' Başımı hayır anlamında salladım. Arizona kaşlarını kaldırdı.
''Senin neyin var?'' diye sordum.''Canın sıkkın gibi.''
''Çok şeyim var, Myleen.'' dedi Arizona.''Yürüyelim mi?''
* * *
''Yani bütün bunların bir buçuk haftada yapılmadığını mı söylemeye çalışıyorsun?'' Arizona evet anlamında başını salladı.
''Kheiron her şeyi planlamış gibiydi. Sizi de Romalıları kamptan uzak tutacak bir iksir tarifi almak için oraya gönderdi ya.''
''Doğru,'' diye fısıldadım.''Hatta Luke sormuştu. Bariyerlerle ilgili? Aman, yani sınırla?''
''Evet, sınırla ilgili.'' dedi Arizona.''Henry'nin kardeşleri Hekate melezleriyle kavga etti hatta. İşlerini çabuk bitirmedikleri için.''
''Henry ve sen,'' dedim şüpheyle.''Aranızda bir şey mi geçti?''
''B-biz ayrıldık.'' dedi Arizona.
''Ne? İyi de neden?''
''Savaş olayını öğrendiğimizden beri aramız gergindi. Ona kimseye söylememesini tembihledim. Romalılar'ı yani. O da kardeşlerinin bilmesi gerektiğini, hatta bütün kampın bilmesi gerektiğini söyledi. Sonra herkese söylendiğinde de kavga ettik. Sonra da ayrıldık. Öyle işte.''
''Ah, özür dilerim gerçekten. Hepsi benim suçum. Henry'le kendim konuşmalıydım. Seni bu işe karıştırmamalıydım.''
''Hayır, hayır, kendini suçlama.'' dedi.''Yalvarsan da onu ikna edemezdin zaten.''
Birkaç dakika ikimiz de konuşmadık. Ta ki onu görene kadar.
Luke'u.
Bir taşın üstüne oturmuştu. Üstünde diğerleri gibi bronz renkte bir zırh vardı. Altına normal bir kot pantolon giymişti. Elindeki kılıcıyla oynuyordu. Bizi fark etmemişti.
''Eee,'' dedi Arizona. Yüzü iyice beyazlamıştı.''Şey, b-ben olanları öğrendim.''
''Olanları?''
''Şey-şu Leydi'li işleri diyorum. Hani senin annenmiş. Ee-eee-,sen onu -''
''Öldürmüşüm?'' diye sözünü tamamladım.
''Yeraltı nasıldı?'' diye sordu Arizona.
''Konuyu değiştirmek zorunda değilsin. Beni öldürmek istiyordu. Ben sadece kendimi korudum.'' dedim ve Luke'un yanına doğru yürümeye başladım. Yanına yaklaştığımda başını kaldırıp bana baktı. Yüzünde bir gülümseme oluşurken elindeki kılıcı kenara bırakıp ayağa kalktı.
''Ee,'' dedim sırıtarak.''Bir buçuk haftadır başında bir baş belası yok. Sonunda rahat ettin mi?''
Güldü.''İşin aslına bakarsan çok sıkıcıydı. Başı beladan kurtulmayan, şaşkın ve oldukça sakar birisi olmayınca doğal olarak.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
Hayran KurguTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.