LIV
Martin'den bir ricada bulunuyorum
Myleen'den,
Hayatımda hiç böyle bir şey yaşamamıştım.
Bedenim alev alıyordu fakat ben titriyordum. Yandığımı hissediyordum fakat üşüyordum. O kadar garip bir histi ki. Dişlerim takırdayarak birbirine vururken bir yorganın altına gizlenmek istiyordum fakat bu sefer de nefes alamıyormuş gibi hissediyordum.
Derin derin nefes almaya çalıştım. Ağzımda iğrenç bir tad vardı, bütün bedenim ter su içinde kalmıştı. Martin elinde bir bezle ve içi suyla dolu kovayla geldiğinde yatağın köşesine kaçtım.
''Martin.'' dedim gözlerim dolarken.''Lütfen, lütfen, çok üşüyorum, yapma n'olursun.''
Martin yavaşça kovayı yatağın kenarına koyarak acı bir ifadeyle bana baktı.''Ateşler içinde yanıyorsun Myleen. Ateşini düşürmemiz gerek, havale geçireceksin.''
''Üşüyorum, midem bulanıyor.'' dedim ağlamaya başlarken.''Lütfen, lü-lütfen.''
Martin beni dinlemeyerek elinde bezle bana yaklaştığında köşeye kaçtım fakat Martin'in güçlü kolları beni yatağa sabitleyip bezi başıma koyduğunda tek yapabildiğim çığlık atmaktı.
''Donuyorum!'' diye bağırdım bir yandan ağlarken.''Martin...''
''Şşşt.'' dedi Martin.''Özür dilerim, mecburum.''
Bunun en kötüsü olduğunu sanıyordum. Fakat Martin beni köşeye sıkıştırıp bezi karnıma koyduğunda öyle bir ağlamaya başladım ki Martin beni sabit tutabilmek için kollarını belime dolamak zorunda kalmıştı.
''Şşt,'' dedi saçımı okşarken.''Geçecek, söz veriyorum. Biraz daha dayanman gerek sadece.''
''Çok soğuk.'' diye ağlarken. O kadar çok ağlıyordum ki bir ara nefes alamadığımı sandım. Ama Martin durmuyordu. Keşke Luke olsaydı, diye düşündüm. Beni kurtarırdı.
Sonra bunun saçma bir fikir olduğunu fark ettim. Luke aynı şeyi hiç tereddüt etmeden yapabilirdi. İkisi de iyiliğimi isterdi. Her zaman.
Ama ben burada donuyordum!
''Ateşin biraz düştü gibi.'' dedi Martin bezi karnımdan çekerken. Hızla tişörtümle karnımı kapatıp geriye yaslandım. Sırtım Martin'in gövdesine değiyordu fakat o anda hiçbir şey umurumda değildi.
''Lütfen...'' diye mırıldandım.''Daha fazlasını kaldıramam.''
''Bu son. Söz veriyorum, sonra seni bırakacağım ve uyuyacaksın.'' Hala ağlıyordum fakat eskisi kadar güçle bağıracak gücüm yoktu. Gözümden birkaç damla yaş çıkıyordu ve hafifçe mırıldanıyordum sadece.
''İşte bu kadar.'' dedi bana sonsuzluk gibi gelen sürenin sonunda. Bezi kovaya koyarken karnımı örttü.''Terlemişsin, üstünü değiştirelim, sonra yatarsın.''
Ama ben çoktan uyuyakalmıştım bile. Martin'in adımı söylediğini ve beni uyandırmaya çalıştığını biliyordum fakat o kadar yorgundum ki gözlerimi açamadım bile.
''Hah, sonunda. Daha konuşmaya başlamadan biten rüya olur mu yahu.''
''Elpis.'' dedim sıkıntılı bir sesle.''Desene, işimiz var yine.''
Elpis, yanımdaki sandalyesinde soğuk meyve suyunu yudumluyordu. Hafifçe dudağını büzdü.''Eh, biraz öyle denebilir.''
Ofladım.''Pekala, az önceki acıdan kurtulduğum için biraz mutlu olabilirim sanırım. Yine de uzatmayalım çok fazla. Şurada öleceksem de huzur içinde öleyim piskolojisini hala tutuyorum.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.