Kapağı ben yaptım. Sonunda bir şey becerebildim galiba :P Nasıl buldunuz?
İyi okumalar. Hikaye TFF'de 10k okunmayı geçti. Sanırım bunda buradaki okurların desteği var, çünkü geçen bölüm 9300'dü. Eh, girip bir yorum bıraksanız fena olmazdı...
- - -
XXII
Şekerci dükkanından şeker kaçırıyoruz.
Şekerler her zaman tatlı değildir.
Şunu unutmayın; Size çok tatlı bir çocuk gibi gözüküp tatlı olmaktan noksan çocukları bilirsiniz. Şekerler de o çocuklar gibi olabiliyor işte. Püf noktası şu: Aç gözlülük etmeyin.
Keşke birisi de bizi bu konuda uyarsaydı.
Şekerci dükkanlarını hayatım boyunca sevmişimdir. Yüzünü bile net hatırlayamadığım büyükannem bana oradan bir sürü şeker alırdı. Ben bir yerden sonra yemek istemesem de ağzıma tıkardı. Buna rağmen şekerden tiksinmedim. Şekerci dükkanlarından da.
Benim garipliklerimden birisi daha.
Şekerci dükkanının önüne gelince durduk. Tabelada ''Çikolatası bol bir şelalemiz, şekeri bol bir soframız var. Şelalede ellerinizi yıkayıp soframıza buyur edin.''
''Hadi ya,'' dedi Sophie.''Bir melez ve şekerci mi işletiyor?''
''Gerçek dünyada kimliğimizi belli etmeyiz.'' dedi Luke.
''İyi de bu insanlar canavarları görmüyor mu?''
''Hayır,'' dedim, sesimin normalliği kendime bile garip geldi.''Sis yüzünden göremezler.''
''Sis mi?'' dedi Sophie alaycı bir ses tonuyla.''Şaka mı yapıyorsun?''
''sis değil, Sis.'' dedi Luke.''İnsanların gözünün üstündeki bir perde olduğunu düşün. Her türlü saçmalığı sanabilirler ama canavar olduklarını anlamalar neredeyse imkansız.'' Sonra hafifçe kaşlarını çattı.''Durugörüye sahip değilse tabi.''
Sophie durugörünün ne olduğu sorunca omuz silktim. Luke'a sormaya kalkınca da koluna bir cimcik attım. Bana öfkeli bir bakış attı, fakat başka bir şeye niyetlenmedi. İkimiz de Luke'un hareketini bekledik. Sonra Luke'un hareket etmeye pek niyetli olmadığını anladığımda ben içeri daldım.
Öncelikle bir şekerci dükkanından hiçbir farkı yoktu. Cıvıl cıvıl renkteki duvarlar, koltuklar, -masalar düz beyazdı-, ve ürünler. Büyükannem burayı görseydi, kesin kalp krizi geçirirdi, diye düşündüm. O kadar şekeri nereden bulmuşlardı yahu!
''Dağılmayın,'' dedi Luke, eli çantasındaydı. Olası bir tehlikede hemen kılıcına ulaşması gerekecekti. Ve Luke, yine her şeye hazır olacaktı.
Bana özenti demeyin. Ama bir melezseniz bazen daha deneyimli melezlere 'imrenebilir'siniz. Lazım oluyor yani.
Ben elimi cebime sokmuş gibi hançerime sarıldım. Çantamdan kılıcımı çıkartmam için Luke kadar atik olmam gerekirdi-ki bende de atiklik aranamazdı. Ben talimlerde bile çok çabuk yorulan, dolayısıyla da çok çabuk kaybeden biriydim. Çantamı açacağım da kılıcımı alıp canavara saldıracağım.
Canavar çoktan beni lime lime etmiş olurdu. Belki de Alecto'ya gezinmesi için izin vermemeliydim.
''Merha-b-ba.'' dedi bir ses kekeleyerek. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde, boyu belimi geçmeyen küçük bir çocuk gördüm. Çocuğun kısacık, kıvırcık kahverengi saçları vardı. Gözleri fazla sarıya kaçmış bir elaya benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.