XXXIX
Güven Aşılıyorum
Sophie'yi ortaokuldan beri tanıyordum. Annelerimizi tanıştırıp arkadaşlığımızı olabilecek en ileri safhaya getirdiğimizde aramızdan su sızmıyordu. Gerçekten. İşin aslına bakarsanız, her şey ben Melez Kampı'na gittikten sonra başlamıştı.
Sophie ve ben çok yakın arkadaş olduğumuzu sanardık, oysa ikimiz de içten içe bunun doğru olmadığını biliyorduk. Asla birbirimize tam olarak güvenememiştik, güvenemeyecektik. Asla sırlarımızı birbirimize açmamıştık. Sadece iş ortaklığı yapıyorduk. Beraber film izliyorduk, alışveriş yapıyorduk vs.
Oysa biz arkadaş bile değildik.
Tek amacımız çıkarlarımızı korumaktı.
Bencildik.
Düşüncesizdik.
''Seninle tanıştığımızda altıncı sınıftaydık.'' dedim. Nico ve ben orada öylece bağlı şekilde otururken hafifçe gülümsedim. Sophie'yse gülümsemiyordu. Sert bakışları önündeki kağıttaydı. Ölüm fermanımı imzalıyor olmalıydı.
''Benimle konuşmayacak mısın?'' diye sordum. Başını kaldırıp bana baktı.
''Eğer seninle konuşursam daha mı iyi olacak?'' dedi soğuk bir sesle. Yine gülümsedim. Olanlar komikti. En yakın arkadaşım beni öldürmek istiyordu. Ben Melez Kampı'na güvenle dönebileyim diye tahta geçtiğini sandığım arkadaşım, aslında öz annemden farksızdı. Hırsı, iktidarda kalma isteği ona bambaşka birine dönüştürmüş, gerçek Sophie'yi katletmişti.
Ya da gerçek Sophie buydu, o gülümseyen, espri yapan kızıl saçlı kızın kalbinde.
''Onu bırak.'' dedim Nico'ya bakarak.''O sadece bana yardım etmeye çalışıyordu.''
''Yardım çağırmaya gider. İşimi şansa bırakamam.''
''Yardım çağırmaya gitmeyecek.'' dedim Nico'ya bakarken. Başını hayır anlamında salladı.''Gitmeyecek.''
''Hayır, onu öldüremezsin.'' dedi Nico.
''Nedenmiş o?'' dedi Sophie.
''Çünkü.Çünkü...''
''Bana hiçbir şey yapamazsın Hades'in oğlu.'' dedi Sophie.''Ben ölümsüzüm.''
''Bunu bir zamanlar Leydi Grentsank da söylemişti,'' dedim gözlerine bakarken.''Ama onu öldürdüm.''
Nico başını hayır anlamında salladı.''Belki biz bir şey yapamayız. Ama Hades yapar.''
Sophie duraksadı.
''Hades, bir tanrı olabilir ama ölümlülerin hayatına karışamaz.''
''Dikkat,'' dedi Nico.''Sen ölümsüzdün, değil mi? Bu durumda seninkine karışabiliyor.''
Dudağımı büzdüm. On iki(Yetmiş küsür) yaşındaki bir çocuk için iyi laflardı. Bu çocuk her zaman bu kadar laf sokuyor muydu ki?
''Nico'yu bırak.'' dedim. Nedenini bilmiyordum ama ölmemek için savaşmıyordum. İstemiyordum. O kadar uzun süredir bu savaşın içindeydim ki artık dinlenme vaktinin geldiğini düşünmeden edemiyordum.
''Onu ne kadar zamandır tanıyorsun ki?'' dedi Sophie.''Senin sorunun da bu. İnsanlara gereğinden fazla değer veriyorsun.''
''Sana verdiğim gibi mi?'' diye bağırdım. Sophie kalakaldı.''Sana güvenmiştim. Gerçekten de bana yardım etmeye çalıştığını sanarak geldim buraya. Oysa... Oysa şu hale bak! Sen beni öldürmek istiyorsun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Skinny (Percy Jackson Fanfiction)
FanfictionTamam, tam bir baş belası olduğumu biliyorum. Fakat bu kadarını ben bile tahmin edemezdim.