Geri dönüş yolunda müzik dinliyorduk bir kulaklıktan Ege ile. Aslında istediğim şey ses kaydını dinlemekti ama Ege "ne dinliyorsun?" Diye atılıp kulaklığın birisini kulağımdan çıkarmıştı.
Ege'nin bahçeden kopartıp bana verdiği çiçeği elimde döndürüyorken fotoğrafını çekip instagrama attım.
"Ege benim piyano kursum var bugün. Oraya bırakır mısınız beni?" Diye sordum telefondan saate bakarken. Her ne kadar gitmek istemesem de Atlas hocayı görmek istiyordum.
"Bunu amcama soralım"diyip telefonu çıkardığı gibi Fırat'ı aradı.
"Yok amca bir sorun. Hüzzam'ın piyano kursu varmış, onu kursa bırakalım mı?" Diye sordu. Ardından "Tamam" diyip telefonu kapattı.
"Ne dedi?"Diye sordum merakla.
"Burak, Hüzzam'ı kursa bırakacağız" diyip bana bakıp gülümsedi. "Teşekkürler" dedim sadece ağzımı oynatatak.
Yol kenarında arabayı durdurduğunda Burak, Ege ile bakıştık. Ege arabadan inerken "bekle bi" dedi bana bakıp. Ardından Burak da kapımı açınca ben de indim.
"Yemek yiyeceğiz" dedi Ege bana doğru bakıp.
Fırat önden önden restoranta girerken "ben yemeyeceğim." Dedim. Çünkü kursa yetişmem gerekiyordu.
"Acıkmadınız mı?" Diye sorunca Burak, ona ters ters baktım. Acıkmış olabilirdim ama daha pratik bir şey yemezsem geç kalacaktım.
"Ege benim piyano kursuna yetişmem lazım" dedim.
"Tamam ben yetiştireceğim seni. Gel" diyip beklemeye koyuldu. İstemsiz bir şekilde restoranta girdim. Yol kenarında olmasına rağmen yeterince dolu bir yerdi.
Fırat kendi halinde siparişini verip telefonuyla uğraşmaya başlamıştı. Ege de hala seçmekle meşguldü ben siparişimi verirken.
"Seçkin bey " diye başladığım cümleyi Fırat'ın bana ani bakışları altında yarıda bıraktım.
"Nolmuş Seçkin Bey'e?" Diye sordu Fırat ben cümlenin devamını getirmeyince.
"Ne işle uğraşıyor?" Diye sordum. "Öyle bir yerde yaşadığı için soruyorum" dedim. Fırat'ın bakışları bir kez olsun üzerimden kalkmamıştı.
"Aracılık yapıyor" dedi ve nihayet gözlerini üzerimden çekti.
"Ne aracılığı?" Diye sordum.
"Bir çok şey" dedi siparişler gelirken. Anlaşılan pek bir şey söylemeyecekti bana. Ege'ye bakınca göz kırpıp önündeki yemeğe gömüldü. Olabildiğince hızlı bir şekilde ben de yemeğimi bitirdim.
"Hadi kalkalım" dedi Fırat herkesin yemeğini bitirdiğini görünce. "Hüzzam bir şeye ihtiyacın var mı?" Diye sordu ayağa kalktığında.
"Yok" dedim. Elini cebine atıp cüzdanını çıkardı. Zaten hesabı ödediği için bana para vereceğini anlamak zor değildi.
"Para lazım değil. Kursa gidiyorum sadece" dedim.
"Çay içmek için bile kantine inmiyor musun?" Diye sordu kredi kartını uzatırken.
"Çay için kredi kartı mı kullanacağım?" Diye sordum uzattığı karta bakarken.
"Onu sadece örnek olarak vermiştim. Sen şifresini biliyorsun zaten" diyip gülümseyince kartı aldım. Sanırım bu kartın şifresi kasa şifresiyle aynıydı. Onu ima etmiş olmalıydı. Ardından da uzattığı parayı aldım.
Kurs binasına geldiğimizde "görüşürüz Ege" diyip kapıyı açtım.
"Çıkışta beni ararsın. Yine seni ben alırım" diyince ona doğru dönüp kulağına doğru uzanıp "acaba yalnız mı alsan beni? Belki bir şeyler yaparız." Dedim. Geri çekilip ona doğru baktım. Ne diyeceğini merak ediyordum. Ama tek yapmak istediğim şey biraz zaman kazanıp hem ses kaydını dinlemek hem de Atlas hocayı görürsem kursta oyalanmaktı.