KADERİN CİLVESİ

2.3K 111 10
                                    

Buraya yorum bırakabilirsiniz: Şu anda

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






Buraya yorum bırakabilirsiniz:
Şu anda .......'da/de olmak isterdim.




Bazen öyle bir an gelir ki, hiç kimse sizi sevmiyormuş gibi hissedersiniz. En yakın dostunuz sizi anlamıyor, aileniz her davranışınıza karşı çıkıyor ve canınız yanıyor. Sevdiğiniz insan başkasının elini tutarken siz yalnızlığı iliklerinize kadar hissediyorsunuz.
Acaba sonu güzel o günler bir gün gelecek mi diye merakla bekliyorsunuz. Yarınları düşünmekten kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Hatta daha iyi olacak diye kendinizi ikna etme çabaları içine giriyorsunuz.Ardından da gerçekliğin soğuk rüzgarı yüzünüze çarpıp o kötü his diye adlandırdığınız gerçeklik ile yüreğiniz daralıyor.

Ben de böyle hissediyorum işte. Her şeyin sıradanlaşması içimin daralmasına neden oluyordu. Sokakta son ses müzik dinleyip yürürken başladı hikayem. Güneşin yaydığı sıcaklık yazın geldiğinin en bunaltıcı habercisiydi. Ayrıca asfaltın ıslakmış gibi görünmesine sebep olan havayı da siz düşünün artık.
Annem elime bir sürü kurs broşürleri tutturmuş, 'bu gün birisine kaydolmazsan eve gelme' diye bağırmıştı.

Evden dışarı çıkmamam, bütün gün telefon ve bilgisayarla takılmam onu çileden çıkarmıştı. Sabahlara kadar uyumuyor, akşam üstü uyanıyordum. Annemin en çok sinir olduğu konu bu durum oluyordu. Çünkü ailem bütün gün çalışıyordu ve kardeşime bakma görevi de bana düşüyordu.
Üstelik arkadaş olayından da dilim yandığı için herkesten uzaklaşmıştım. Dostlarımla yollarımı ayırınca diğer arkadaşlarımla da görüşmek istemiyordum. Her zaman açılan, ne olduğunu açıklama muhabbetinden kaçıyordum aslında. Liseden görüştüğüm sadece iki kişi kalmıştı. O da Ece ve Oğuzhan'dı.

Bu yüzdendir ki annemin beni sosyalleştirme çabaları yaz olunca tavan yapmıştı. Bir çok etkinlik reklamları da etkili olmuştu tabii.

Elimdeki broşürleri üstünkörü incelemeye başladım.
İngilizce, geç.
Korece mi? Hayatta olmaz.
Excel için kursa mı gidecektim gerçekten bu sıcakta? Üniversite hayatımda belki olabilirdi.
Piyano, yani olabilir.
Gitar mı? Asla!
İşaret dili, bak bu olabilirdi. Gölgesine sığındığım ağacın dibinden ayrılıp yürümeye devam ettim. Annem resmen inadına sevmediğim kursların broşürlerini toplamıştı.

Bu kurslar beni tatmin etmemişti. Can kurtaranlık gibi farklı bir kaç kurs daha bulabilirdim ama bu sıcakta daha fazla yürümeyi göze alamıyordum. Zaten gideceğim kurs sadece annemin ağzını kapatmak içindi. Bir kaç gün geçer, gitmemek için bahaneler üretmeye başlardım.Mecbur kalmadıkça bu sıcakta dışarıya adım atasım gelmiyordu.

Kurs verilen binaya girdim.
"Merhaba. İşaret dili kursuna kayıt olmak için gelmiştim" dedim kadına gülümseyip.

"Merhaba, hoşgeldiniz. İşaret dili kursumuz yeterli sayıda kişiye ulaşmadığı için sınıf açılamıyor maalesef. İsterseniz adınızı alayım sizin, beş kişiyi geçtiğinizde haber veririz" Dedi kadın.

* YALNIZ KUŞ *        Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin