"Bu ders bu kadar yeterli" dedi Ufuk hoca.
"Hüzzam biraz bakar mısın?" Dedi tam ben çıkarken.
"Atlas hocanın sınıfına geçmek istiyor musun?" Diye sorunca "daha iyi olur" dedim. "Haftaya akşam grubunun dersi bitiyor. Eğer akşam gelmek istersen başvurabilirsin Ezgi hanımdan" dedi.
"Tamam hocam. Teşekkür ederim haber verdiğiniz için" diyip gülümsedim.
"Hı-hı" diye bir ses çıkartınca iyice sinirlerim tepeme fırlamıştı. Adam resmen bana gıcık gidiyordu.
Sınıftan çıkınca omuzlarımdan da yük kalktı. Beni artık haftaya kimse zorla getiremezdi buraya. Yarın da ayıp olmasın diye gelirdim. Tamam.
Ezgi hanımın yanına giderken Atlas hocayı koridor başında görünce bunun için acele ediyor izlenimi yaratmamak için odaya girmek yerine aşağıya indim hemen. Kantinde bizimkileri görünce yanlarına oturdum. Atlas hoca da arkamdan inip bahçeye çıkmıştı.Tam arkamdaki banka oturmuştu sigara içmek için. Cama bilerek sırtımı dayadım. Gerçekten yaslanamayabilirdim ama bu hayal kurmama engel değildi. Cam bile olsa aramızda heyecan sarmıştı beni.
Resmen aşık olmuştum ona. Neler düşünüyordum ben böyle? Kendime hakim olmalıydım. Aksi takdirde bu bende saplantıya dönüşecekti. Belki de dönüşmüştü. Onun sınıfına geçmek için ne kadar çok çabalamıştım böyle?
Genç olmasının da etkisi vardı. Taş çatlasa aramızda beş yıl vardır. Bilemedin altı. Onun yirmi beş yaşından büyük olma ihtimali yoktu bence.Sosyal hesaplarında belki yazıyordur yaşı diye düşündüm.Eve gidince araştıracağım ilk şey bu olacaktı.
"Hüzzam, ders bitince bizim derse gelsene. Bak dün de söyledim gelmedin" dedi Deniz.
"Evet bugün gel. Konferans salonunda son rötuşları yapıyoruz." Dedi Aytuğ da.
"Tamam gelirim" dedim. O sırada telefonum çalınca hızlıca dışarıya çıktım. Atlas hocanın duymaması için ilerledim bahçenin ortalarına doğru. Fırat arıyordu çünkü.
"Efendim" dedim.
"Napıyorsun?" Diyince "bilmiyor musun ne yaptığımı kurstayım" dedim.
"Biliyorum. Her neyse. Sana güzel bir sürprizim var" diyince "aman eksik kalsın" dedim. "Hem sevmem ben sürpriz falan" dedim. Söylediğim yalana kendim bile inanmamıştım.
"Korkmana gerek yok. Hoşuna gidecek bir şey. Ne zaman çıkacaksın kurstan? Burak'a hediyeni aldırmaya yollayacağım " dedi.
"Son derse gireceğim ama buralarda olacağım bitince de. Gönder o zaman" dedim.
"Tamam bir yere ayrılma" diyip telefonu yüzüme kapattı. Ayrılsak bana hayatı zehir ederdi. Acaba ne hediyesi aldırtıyordu bana? Merak da etmiştim.
İçeriye doğru girecekken Atlas hoca eliyle işaret edince bana, yanına doğru gittim. Neden çağırıyordu beni şimdi? Ne soracaktı acaba?
"Napıyorsun nasılsın?" Diye sordu. Arkamda güneş olduğu için zar zor bakıyordu bana. Güneşi kapatmak için ayak uçlarıma yükseldim. Yüzüne gölge gelince gülümsedi. İstemsizce yapmıştım bunu.
"İyiyim hocam, aynı işte. Siz nasılsınız?" Diye sordum. Sanki sabah görmemişti de beni.
"İyiyim ben de. Nasıl gidiyor Ufuk hocayla?" Diye sordu.
"Gitmiyor." Dedim ciddi bir ses tonuyla.
"Hiç sevmedin sen. Farkındayım." Diyip sigarasını söndürdü. Sadece dudaklarımı birbirine bastırdım. Sesimi çıkartmak istemedim. Beni biliyordu işte. Ne hissettiğimi ne düşündüğümü biliyordu.