Sabah Atlas kursa gittiğinde ben de eşyalarımı toplamaya başlamıştım. Birazdan gelecekti ve ayarladığı eve gidecektik. Belki de bu ona daha çok yük olmamı sağlayacaktı fakat uzak durmanın en doğru karar olduğunu biliyordum.
Elimi çantama atmamla Fırat'ın bana verdiği üç kurşunu gördüm. İçim daralmıştı. Bana söylediği şeyleri hatırlayınca istemsizce gerilmiştim. Kapının açılmasıyla panikleyip geri çatamın içine attım kurşunları.
"Hüzzam, hazır mısın?" Diye sordu Atlas.
"Evet" diye seslenirken ben, anahtarın fırlatılma sesi gelmişti ayakkabılığa.
Gelip çantalarımı aldı. "Hadi çıkalım" diyip tekrar kapıya yöneldi. Anahtarını ben alıp yine ben kapatmıştım kapıyı. Buradan çıkarken içim daralmıştı. Gözlerim dolunca onun görmemesi için arkasında kalmaya gayret ettim.
"Güvenli ev daha iyi olur diye düşündüm. Ama bunun için senin bir kaç imzana ihtiyacımız var. Öncelikle kuruma gitmemiz gerekiyor" dedi.
"Neden imzam gerekiyor?" Diye sordum.
"Evin yerini öğreniyorsun. O evler gizlidir. Senin bu evin yerini kimseye söylemeyeceğinin sözünü almak ve düşmanın tarafında olmadıklarına emin olmaları gerekiyor" dedi.
"Senin eşin olmam yeterli olmaz mı?" dedim omuzlarımı kaldırıp indirirken.
"Bu durum başka" dedi. Yine o binaya gidiyorduk. Yolu hemen tanımıştım.
Arabayı park ederken "bu kadar zahmet edeceğini bilseydim aynı evde kalmaya devam ederdim" dedim.
"Biraz daha kalırsak beraber beni döverdin sen" diyince güldüm.
"Ben öyle bir şey yapar mıyım?" Dedim ters bir bakış atıp.
"Acımasızmışım ya ben, kırılıp kırılıp ağlardın." dedi Atlas.
"Ben öyle olduğunu düşünüyorum ve evet beni kırıyorsun laflarınla" dedim.
"Özür dilemeyeceğim ama" diyip güvenlikten geçmemem için beni kenarıya çekti. "Gerek yok geçmemize, gel direk" dedi ve devam etti konuşmaya. "Çok hassassın ve çok düşünüyorsun. Bunu yenmezsen üzülmeye devam edersin. Kendini ve duygularını çok saldın son zamanlarda. Çöktüğünün farkında olmasaydım ayrı eve çıkmanı onaylamazdım zaten. İhtiyacın vardı" dedi. Sadece başımı sallayarak onayladım. Ne diyebilirdim ki? Normal bir hayat yaşamamıştım son aylarda.
"Ölüme bu kadar yakın yaşamak bana göre değil" dedim.
"Aman ne güzel. Bana da laf geldi. Geç bakalım. Parmak izin ve dna örneklerin alınacak evde yaşanılan herhangi bir durum için"dedi Atlas.
"Bu biraz tehlikeli değil mi? Yani parmak izim hadi neyse de dna örneğine gerçekten ihtiyaç var mı? Ve bilmediğim kişilerle paylaşmak zorunda mıyım?" Diye sordum. Garip gelmişti. "Ev için fazla garip" dedi.
"Şuraya bak" dedi amblemi işaret edip. "Biz devletin çalışanıyız. Güvenebileceğin tek yerdesin belki de."
"Güven kelimesiyle biraz problem yaşıyorum ben" dedim.
"Korkma, gel." Diyip sedyeyi işaret etti. Hemşirenin gelmesiyle Atlas geri çekildi. Kadın benden tükürük örneği ve kan örneği aldı. Ardından da parmak izlerimi aldılar.
"Zamanında yaşanılan olaylardan sonra bu sadece bir önlem. Evin içinde yaşanabilecek olumsuz durumlara karşı ayırt edebileceğimiz örnekler bizde, sen orada yaşadığın müddetçe, saklanacak." Dedi kadın.
"Tamam teşekkür ederim" dedim.
"Gel bi çay içelim rapor çıkana kadar" dedi Atlas. Onun odasına doğru ilerlemiştik. Yine kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Odasına girer girmez makam koltuğuna oturdu. Ben de masanın diğer tarafındaki koltuğa oturdum. Bu akşam o adrese gidecek miydi acaba? Ve o pasaporttaki sahte isimle kimi öldürecekti? Bunlar çok korkutucu şeylerdi.