Evde resmen yerimde duramıyordum. Atlas hoca ile vakit geçirmenin sarhoşluğunda kaybolmuştum. Dün geceden beri sarhoş gibi geziniyordum evin içinde. Telefonum çalınca yatağın üzerinden komidine doğru uzandım.
"Ece" diye açtım telefonu.
"Hüzzam nasılsın?" Dedi. Onunla tüm bu olaylardan sonra hiç konuşma fırsatı bulamamıştım.
"Beni sorma hiç. Başımdan neler geçti bir bilsen" dedim sesimin neşesini azaltıp.
"Ne zamandır arayıp sormuyorsun. Var bir şeyler belli zaten" diyince "berbat günler geçiriyorum. Sen napıyorsun? Nasıl gidiyor tatilin?" Diye sordum.
"Nasıl gitsin ya? Her zaman ki gibi işte. Sıkıcı. Boş boş oturuyorum klimanın karşısında" dedi Ece.
"Müsaitsen buluşalım mı? Biraz geç oldu saat ama gündüz zaten sıcakta çıkılmıyor" Diye sordum.
"Olur valla. Özledim kız seni" dedi neşeli neşeli.
"Süper. O zaman bir saate hazırlanabilir misin?" Diye sordum. Saat zaten sekiz olmuştu.
"Yarım saate bile hazırlanırım. Nereye gidelim?" Diye sorunca "aklında var mı bir yer?" Diye sordum.
"Bilmem ki? Neyse buluşalım da karar veririz" diyince "tamam, Oğuzhan'ı da çağıralım mı?" Diye sordum.
"Ben haber veririm ona." Dedi.
"Tamam o zaman görüşürüz" diyip kapattım telefonu.
Hızlıca hazırlanıp aşağıya indim. Fırat ve Zehra meyve yiyip derin derin konuşmakla meşguldü.
"Liseden arkadaşım aradı. Ne zamandır buluşmuyorduk. Onunla dışarı çıkmak istiyorum" dediğimde ikisi boş boş bana bakıyorlardı."Tamam, Burak uyumuştur. Ara onu." diyip başını sallayınca Fırat dışarıya çıkıp Burak'ı aradım.
"Efendim Hüzzam hanım?" Dedi. Gerçekten sesinden yeni uyandığı belliydi.
"arkadaşımla buluşacağım. Kusura bakma uyandırmak istemezdim" dedim."Sorun değil, beş dakikaya geliyorum" dedi. Arabaya geçip onu beklerken Ece geri aradı.
"Hazır mısın? Çıkıyorum ben" diyince "ben de çıkıyorum şimdi." Dedim.
"Nereye geleyim? Sizin evin önüne de gelebilirim" diyince duraksayıp kaldım. Resmen nefesim daralmıştı. Üzerimdeki gömleğin bir kaç düğmesini açtım hızlıca. Başım da dönüyordu. Ailemi özlemiştim. Hem de nasıl. Ama o evi düşündükçe tek hissedebildiğim büyük bir yalandı.
"Hüzzam, Hüzzam" diye seslenince Ece, "yok seni ben alacağım. Hemen çıkma. Çaldırdığımda aşağıya inersin" dedim ve telefonu kapattım. Arabadan geri inip dışarı çıktım. Tansiyonum düşmüş olmalıydı.
"Hüzzam hanım iyi misiniz?" Diye sordu Burak koşar adımlarla yanıma gelip.
"İyiyim" dedim zorla. Ağlamayacaktım. Hayır.
Arabaya geri bindim. O da biner binmez hareket etmeye başladık. Yolu tarif edip Ece'yi çaldırdım.
Telefonu kulağımdan çekip aşağıya inecektim ki Burak "Hüzzam hanım" diye seslendi.
Dönüp bakınca "gömleğiniz" diyince büyük bir utanç sardı bedenimi.
"Sağol" diyip düğmeleri ilikledim.
Arabadan indiğimde Ece de apartmandan çıkıyordu.
"Oha Hüzzam. Bu ne?" Dedi Ece. Ona sarıldığımda göz yaşlarımı tutamadım. Ama görmesini istemediğim için hızlıca sildim.