"Hüzzam bana şu sahildeki olayı en başından doğru düzgün, tüm detaylarıyla anlatır mısın?" Dedi. İşte ben de bunu bekliyordum. Yalnız kalmamızı beklemişti tahmin ettiğim gibi.
"Anlattığım gibi işte" dedim.
"Hüzzam, anlat şunu" dedi. İkimiz de sırt üstü yatmış, tavana bakıyorduk. Olan biten her şeyi, çocuğun dediği, benim verdiğim karşılıkları anlattım.
"Neden anlatmadın bana bunu?" Dedi tüm o anlattıklarımdan sonra.
"Gerek duymadım. Aklıma bile gelmedi aslında" dedim.
"Böyle şeyleri atlama" dedi.
"Tamam." Dedim ona arkamı dönüp. "Şu arkadaş konusunda da konuşsak olur mu?" Dedim arkam dönük.
"Konuşalım" diyince "bana haksız yere yükleniyorsun. Yiğit'lerdeyken sen de sessiz kalamamıştın duruma" dedim.
"Sessiz kal demiyorum zaten. Ağızlarının payını ver gerektiğinde. Ama benimle olan ilişkilerini hedef alarak değil." Dedi.
"Aslında haklılar biliyor musun? Senin sevgilinin olduğunu bile bile senden hoşlandım. Engel olamadım kendime" dedim ona doğru dönüp. "Gece bu yüzden çok ağladım. Vicdanım yüzünden" dedim.
"Kimse hisleri yüzünden yargılanamaz. Bana yanaştın mı? Bilerek mi gelip kaldın peki? Daha çok yanımda olman için ben zorladım seni. Sen hiçbir şekilde bana yanaşmaya çalışmadın. Hep çekingen bir tavır seyrettin. Aradaki mesafeyi korudun. Ben seni çok iyi tanıyorum Hüzzam. Ama bu durumu onlar açısından düşünürsek onlar da kendince haklı. Ben o yüzden tartışmaya girmeye yada durumu anlatmaya kalkmıyorum. Anlamayacaklar çünkü. Söylemem gereken şeyi zaten dün yemek yerken söyledim. Bırak onlar kendi içinde kabullensinler bu durumu. Sen laf söylerlerse sessiz kalma. Ama onları benimle de vurma. Sakın. Özellikle de Betül'ü" dedi. Son dediğine göre Betül hala onun için değerliydi.
Tamam, değerli olması normaldi de bana aralarında bir şey olmadığını söyleyip bu şekilde de savunmaya geçmesi hoş değildi. Gözlerimi kapatıp dediği son cümlesini sindirmeye çalıştım. Daha doğrusu içimdeki kıskançlığı dindirmeye uğraştım. Uzunca bir süre bu konuyla beynimi meşgul ederken uyuyakalmıştım.
Dün gecenin uykusuzluğunu giderirken gözlerimi kapının açılmasıyla açtım.
"Hüzzam uyan hadi" dedi Atlas içeri girerken. Arkasından Eda ve Yiğit de girmişti. İkisi de ayak ucuma oturduklarında kendimi zar zor ayıltmaya çalışıyordum."Yemek yemeye gidelim hazırlanın da. Biz çok acıktık" dedi Eda. Baş ucumdaki Atlas'a doğru baktım.
"Sipariş mi versek?" Diye sordu Atlas. Uykulu sesi kulaklarımı doldurdu.
"Baktık Aleyna'yla. Hiç bilmediğimiz yerler. Güvenemedik." Dedi Yiğit.
"Tamam o zaman" diyince Atlas hareketlenip, odanın kapısına yöneldi. "Aşağıda bekliyoruz" dedi Eda kapatırken kapıyı. Kendimi kaldıramıyordum ama Atlas ve Eda çoktan giyinmişti.
Sersem gibi olmuştum. Zorla kalkıp en sona kalan özel bir yere gidersek diye aldığım elbiseyi giydim. Umarım abartı gibi gözükmez diye düşünürken Aleyna'nın kıyafetleri yanında sönük bile kaldığını düşündüm.
Hep beraber arabaya binip, ev yemekleriyle meşhur bir restorana gitmiştik. Tıka basa doyduktan sonra üçü nereye geçeceğimizi konuşmaya başlamışlardı masada. Kesinlikle ağzımı açmıyordum. "Ben lavaboya kadar gideceğim" diyip Atlas'a masadan kalktım. Bana da sorup durmalarını istemiyordum. Aleyna'nın sonra tatilinin istediği gibi olmasını engelliyordum.