"Teşekkür ederim, iyi geceler" diyip iniyordum ki "bir daha kursa bile gelmeyeceğini söylerken yaptığın veda bu mu? İyi geceler" dedi. Bana bir şey dememe fırsat bile vermeden gitti. Hiç eve giresim yoktu. Artık tamamen kafes kuşu olmuştum. Heyecanlandıracak, kollayacak ve mutlu edecek tek kişiyi elimin tersiyle itmiştim. Onun yanındayken ondan başka bir şey düşünemezken şimdi ne yapacaktım ben?Gerekli açıklamayı yaptıktan sonra keşke direnmeseydim daha fazla. Peki ya şimdi? Gerçekten kendimi bu hapisanenin içine mi tıkacaktım? Burak beni Atlas hocanın yanında bilirken ve şuan özgürken asla bu eve girmezdim. Sahile doğru indim yavaş yavaş. Tabi telefonumu kapının oraya, posta kutusunun içine bırakmıştım.
Gece ve sessizlik tüylerimi diken diken yapmıştı. Yalnız başıma burada durmak akıl karı değildi. Ama evin içindeki hissettiğim o korkudan, o hapis hissinden daha az korkutucuydu.
Banka geçip oturdum. Hayatım neden bu kadar boktandı? Atlas'a bu kadar yakın olmuşken neden şimdi her şeyi elimin tersiyle itiyordum? En azından arkadaş olmuştum. Tam bana güvenmeye başlamıştı. Şimdi sözüne de güvenilmez olmuştum. Benim gerçekten sakinleşmeye ihtiyacım vardı.
Deli gibi esen rüzgarı içime çekiyordum. Beni kendime getiriyordu bu tuzlu rüzgar. Yıldızları seyrederken uzaktan gelen araba sesiyle arkama doğru baktım ve iyice palmiyenin arkasına sindim bankta ayaklarımı toplayıp. Maalesef insan saat geç olunca sokakta kız başına durmaya korkuyordu.
Şimdi de deli gibi hızlı bir motor geliyordu sağ taraftan. Ani fren sesiyle arkama doğru baktım.
"Hüzzam.Gel buraya"
Adımı duymamla ödüm bokuma karışmıştı. Arkama bakarak seslenenin motordan dolayı Atlas olduğunu anlamıştım. Ayağa kalktığımda telefonunu kulağına götürüyordu.
"Buldum. Buldum. Evet" derken iyice yaklaştım. Burak ile konuşuyordu besbelli."Allah aşkına sen napıyorsun Hüzzam? Burak'ı aramasam, çıkıp kapı önünde neyi beklediğine bakmasa" dedi.
"Yalnız kalmak imkansız sayenizde" dedim.
"Neden Hüzzam?Neden telefonu bırakıp basıp gidiyorsun? Gecenin üçü olmuş. Yalnız kalmak istiyorsan söyle bize. Nerde olduğunu, güvende olduğunu bilelim en azından" Diye çıkıştı.
"Bağırma bana" diye bağırdım ben de.
"Gel hadi." Diyince "ben gelmek istemediğimi söyledim size" dedim.
"Hüzzam inat etme. Eve gitmek istemediğini biliyorum. Yoksa buraya gelmezdin" Dedi. Gözlerimin içine bakıyordu ve çok sinirliydi.
"Sizin evinizde de kalamam ben" dedim başka yere doğru bakarken.
"Tamam, gel" diyip kask uzattı. "Eve gitmeyeceğim. Gel" dedi.
"Benimle tamamen iletişimini kopartacak mısın Hüzzam?" Diye sordu kaskı tutmayınca.
"Hayır" dedim. Keşke kopartabilseydim. Ama o kadar ileriye gidemezdim.
"İyi. En azından onu yapmayacaksın." Dedi ve kaskı salladı hafifçe.
"Ben Betül'ün beni düşürdüğü durumdan sonra sizinle böyle vakit geçiremem artık" dediğimde gülümseme yayıldı yüzünde.
"Nasıl vakit?" Diye sordu.
"Kurs dışında" dedim sessizce.
"O zaman benim senin yüzüne bakamamam lazım. Ama umrumda değil. Bak Hüzzam böyle saçma bir şeye maruz kalmaman gerekiyordu. Ama benim içim rahat bunu da bil. Senin de öyle olması gerek. İki gündür birlikteyiz." Dedi ve sustu. "Eve hapsolmana gerek yok. Şansın varken kalma orda" dedi.