"E madem seni dışarıya attılar, gel bakalım" diyip kenarıya çekildiğinde Fırat, "beni bırak. İsteğimle burda değilim" dedim.
"Senin elbette istemeyeceğini tahmin edebiliyorum Hüzzam. Nerde kalacaksın? Otellerde mi? Atlas'ın düşmanı benden fazla. Seni korumak için ayrıldığınızı düşünecekler" diyince bir adım gerileyip "bir dakika..." diyip duraksadım.
"Sen bizim ayrıldığımızı nerden biliyorsun?" Dedim.
"Benim de içerde tanıdıklarım var" diyip Burak'ı işaret etti. "Bir zamanlar Atlas ile omuz omuza çalıştıklarını söylesem" diyince Burak'a doğru ters bir bakış attım.
"Hatta ikisinin kardeş olduğunu söylesem" diyince"Ne? Bu doğru mu Burak?" Diye sordum.
"Üvey kardeş" diyip boğazını temizledi.
"Sen kardeşinle karşı karşıya nasıl gelebildin ya?" Diye çıkışınca Fırat'tan büyük bir kahkaha koptu. "Ben bunu Atlas sana söylemiştir diye tahmin etmiştim." Dedi.
"Niye sakladınız?" Diye sordum.
"Çünkü biz görüşmüyoruz Hüzzam, hanım"dedi Burak. Hanım kelimesini sonradan eklemişti.
"Nasıl bir batağın içindeyim ben? Alihan, Kerem'in dayısı çıktı. Sen Burak'ın kardeşisin. Ben Fırat'ın kızıyım. Neden çevremdeki herkes darmadağın?" Dedim yere çöküp.
"Bak Fırat" diyip yalvaran gözlerle ona baktım. "Ben kurtulduğum için gerçekten o kadar huzurluydum ki şimdi bu eve geri dönmek çok ağır geliyor. Lütfen, içinde gram merhamet varsa bana karşı, bana eziyet etme daha fazla. Çünkü ben ya gerçekten ölümü göze alacağım yada kafayı yiyeceğim burada. İstemiyorum. İstemiyorum" dedim.
"Atlas'ın düşmanları hayattayken mümkün değil. Başında Burak olursa izin verebilirim başka yerde yaşamana" diyince "hayır." Diye çıkıştım. Ben bu saatten sonra güvenebilir miydim ona?
"Sen değil miydin bana silah çeken. Neden önemli oldu şimdi hayatta olmam" diye tekrarlayınca ben, "ölmeyeceğini biliyordum" diye bağırdı.
"İyi o zaman beni döv, benim canımı yak. Nasıl olsa ölmeyeceğim ya" diye bağırarak ayağa kalktım. Tam saldırışa geçecekken Burak beni tuttu.
"Bırak beni." Diye nefretle baktım ona.
"Hepinizden tiksiniyorum.""Şu kartı zamanında bana getirmiş olsaydın Hüzzam, şu anda umrumda bile olmazdın." Diyince "Atlas'ta değildi. Aradım evini. Değildi Atlas'ta" dedim yorgunca.
"Ama şu anda onların elinde. Nasıl oluyor bu?" Diye sordu.
"Bilmiyorum. Ben nerden bilebilirim?" Dedim.
"Peki. Öyle olsun. Burak, istediği yere götür. Yanından da ayrılma sakın" dedi.
"Hayır ya. İstemiyorum onu" dedim.
"Ben ikinizin iyi anlaştığını düşünüyordum. Kalması için elinden geleni yapmıştın da zamanında. Şimdi ne değişti?" Diye sordu.
"Yalancının teki olduğunu öğrendim" dedim.
"Ya burda kalacaksın ya da başında Burak olacak. Başka türlü seni kimseye teslim edemem ve yalnız bırakamam. Atlas'ın kimlere bulaştığından haberin bile yok" diyince "haberim oldu. Beni kaçırmaya çalıştılar" dedim.
"O sadece ona çalışanlardı. Büyük bir kayayı yerinden oynatıyor. Çok kan dökülecek. Ama sorsak en kirli biziz. En kötü biziz. En namussuz biziz." Dedi. Yutkunup cevap veremedim. Biraz düşündükten sonra "sen masum insanların canını yakıyorsun." Dedim. "O ise masum insanların canını koruyor" diye de ekledim.
"Öyle mi? Dört ay önce sırf bu kart davasından gözü öyle çok döndü ki masum birisinin canını aldı. Minicik bir çocuk olması umurlarında bile olmadı." Demesiyle "sen benim gözümün önünde tek tek kaç tane adamı öldürdün. Acımadan. Çektin vurdun hepsini. Kimseye suç atamazsın sen. Kirlilik öyle çok örmüş ki seni, vicdan denilen şeyin kırıntısı bile kalmamış. Damarlarımda senin kanının dolaşmasından öyle çok tiksiniyorum ki. Kendimden her gün nefret edeceğim. Keşke dünyaya gelmeseydim cümlesi ağzımdan ve kalbimden eksik olmayacak Fırat. Sana acıyorum. Toprak bile kabul etmeyecek seni. Tüm o ahlar boynuna dolanacak." Dedim parmağımı havada savura savura.
"Bitti mi?" Diye sordu.
"Hiçbir zaman bitmeyecek" Dedim. "Asla usanmadan tekrar tekrar sana olan nefretimi kusacağım."
"O zaman araya giriyorum." Diyip ellerini cebinden çıkardı. "Birincisi öldürdüğüm tüm o adamlar birbirinden kötü adamdı senin tabirinle. Biri çocuklara istismar eden birisi uyuşturucu baronu ve daha niceleri. Valla kabul etmek gerekirse sayende o gün bütün öfkemden güç kazanıp hepsini temizledim" dedi.
"Bu seni iyi biri yapmıyor" dedim.
"Bunu Atlas yapsaydı iyi biri olacaktı ama" dedi.
"O senin gibi can almıyor. Adalete teslim ediyor" dediğimde Fırat bana doğru gözlerini kısarak adım attı.
"Ben mi anlatamıyorum, sen mi anlamıyorsun? Atlas'ın benim kadar leşi var diyorum sana. Dön arkada bulunan birinci kaynağa sor" diyince "onun yalanlarına inanmam ben" Dedim.
"Son görevi neydi Burak? İlla gözüyle görmesi gerekiyor belli ki Hüzzam Hanım'ın" dedi.
"Hüzzam Atlas'ın pasaportunun fotoğrafını çekmiş. Görevi muhtemelen iptal olmuştur" dedi Burak.
"Bunu da biz yaptırdık diye düşünmüşlerdir" dedi Fırat ileri geri yürürken.
"Neden Burak sorguya alındı da sen alınmadın?" Diye sordum. Bu çok ilginç bir noktaydı.
"İlk başta sorman gereken soruyu en son soruyorsun ama güzelim" dedi Fırat.
"Bir kez zaten senin sayende sorguya alındı. Tekrar aynı hatayı yapmazlar. Fırat Bey düşman edinmek istemedikleri birisi. Bir çok güçlü rakibi yine senin sayende o gece elediği için oldukça önemli bir konumda" dedi Burak.
"Atlas ile aynı işi yapıyoruz yani. Sen ne kadar kabul etmesen de bizim tek farkımız onun sigortasının ödendiği kadrolu bir eleman olması" dedi Fırat.
"Senin gibi birisini içeriye atmak isteselerdi zaten bunu bahane olarak kullanırlar ve çoktan atmış olurlardı. Ama bu durum kanıtlayamadıkları için ve adalete dayalı hareket ettikleri için." Dedim.
"Atlas istediği için çıkabildin. Senin güvenilir biri olduğunu onun sözüne bakılarak karar verildi." Dedi Burak.
"Senin köstebeğin sağlam saklanıyor belli ki" Dedim sessizce Burak'a bakıp.
"Senden mi medet umuyorlar gerçekten? Senin bir şeyler bulup onlara götürmeni bekleyeceklerine kadar burda Burak var. Onu ikna etmeleri çok daha kolay ve daha başarılı bir sonuç olurdu. Sen de dedin, beni içeriye almak isteseler bu durumu da bahane olarak çok güzel kullanabilirlerdi. Amaçları beni içeri almak olsaydı" dediğinde Fırat bunun doğru olması açıkçası beni fazlasıyla gerdi. Bu yüzden canım çok sıkılmıştı.
"Bak, yüz ifaden de anlaşılıyor haklı bulduğun. Sen çok safsın Hüzzam. İnsanlar sana gösterdiklerinden çok farklılar. Ayrıca sen de güvenmiyor olmalısın ki pasaportun fotoğrafını çekmişsin. Burak, Hüzzzam güvenilir çıktığına göre görevin iptal olup olmadığını araştır. Eğer iptal olmamışsa gizlice adresin yakınlarına götür Hüzzam'ı. Gerçek yüzleri görmeden ikna etmek çok zor, sen de gördün ki körü körüne bağlanmış." Diyince Fırat "gerek yok" dedim.
"Nasıl?" Diye afalladı.
"Bu saatten sonra kimseye güvenmiyorum zaten." Diyip Burak'a doğru baktım. "Atlas ile de görüşmem artık imkansız. Onun senin gibi birisi olduğunu bana göstermen hiçbir şeyi değiştirmez.Öyle değil mi? Ben artık sadece ve sadece özgür olmak istiyorum. Seni görmek istemiyorum. Net bir şekilde anlatabiliyor muyum derdimi?" Diye sordum.
"Şu kapıdan çıktığın an canını yakarlar" dedi Fırat. "En güvenilir yer bu ev"
"Senin yanın benim için güvenli değil" dedim inatla.
"İstediğin kadar dil dök. Zaten seni ikna etmek boşuna kürek çekmekle aynı şey. Atlas'ın cebelleşmesi bittiğinde serbest kalırsın" diyip döndü arkasını merdivenleri çıkmaya başladı.