İki gün daha geçmiş, beş gün olmuştu Atlas gelmeyeli. İçim içimi yiyordu. En kötüsü de ona ulaşabileceğim bir yer yoktu. Yiğit'i bir daha arasam olmazdı. Aklıma Burak geldi. İnstagramdan Ege'ye mesaj atıp Burak'ın numarasını istediğimde zaten atıp bir de nasılsın diye mesaj atmıştı.
Hiçbir şey demeden attığı numarayı kaydedip aradım hemen.
"Burak" dedim açılınca telefon. "Nasılsın?"
"İyiyim Hüzzam. Sen?" Diye sorunca direk konuya daldım.
"Burak, Atlas beş gündür eve gelmiyor. Bu sizin görev midir nedir onlardan çıktı yine. İyi olup olmadığını bilmiyorum ve böyle haber alamamak beni çıldırtıyor"
Sözlerimi yarıda kesip "bir dakika bir dakika. Hüzzam'cım sakince bir daha en başından tane tane anlatır mısın? Sorun ne? Atlas'tan haber alamaman mı?" Dedi."Beş gün önce Atlas'ı göreve çağırdılar. Hala gelmedi" dedim.
"Ee" diyince sinirlendim. "Nasıl ee? Beş gündür haber alamıyorum Burak. Sen onun durumunu öğrenebilir misin?" Diye sordum.
"Yani göreve gittiyse nerde olduğunu ve ne zaman döneceğini ondan başkası bilemez. Beklemelisin" dedi Burak.
"Burak beş gün oldu. Bu normal mi?" Diye sordum.
"Yarın da dönebileceği gibi bir ay sonra da dönebilir, bir yıl sonra da. Görevden göreve değişir" dedi.
"Tamam" dedim ağlamaya başlamıştım.
"Ağlama" dedi. "Yani bunda korkulacak bir durum yok. Bir şey olsaydı haberi bana da gelir" diyince biraz olsun içime su serpildi.
"Tamam bir şey öğrenirsen bana haber ver olur mu?" Dedim.
"Tamam pek zannetmiyorum ama olursa bildiririm" dedi.
"Tamam görüşürüz" dedim.
"Hüzzam, şuan evde yalnız mısın?"diye sordu tam kapatacakken telefonu.
"Evet" dedim.
"Hadi hazırlan, alayım ben seni. Kahve içeriz, biraz dolaşırız" dedi.
"Tamam çok iyi olur" dedim.
"Hazırlanmaya başla on beş dakikaya gelirim ben." Dedi. Biraz kafa dağıtsam iyi olacaktı. Pencere başında Atlas'ı ha geldi ha geliyor diye beklemek psikolojimi bozacaktı. Aklımı ondan hariç başka şeylerle oyalayabilirdim.
Üzerimi değiştirip saçlarımı toparladım. Sonra kendime baktığımda hiç beğenmeyince üzerimdekileri değiştirip makyaj yaptım. Hayat devam ediyordu ve Atlas olmadan da hayatıma devam etmek zorundaydım. Belki de bu bahaneyle ona bu kadar çok bağlanmış olmamın önüne geçerdim.
Telefon çalınca açtım hemen. "Aşağıdayım" dedi Burak.
"Tamam iniyorum hemen" dedim. Çantamı aldığım gibi ayakkabılarımı giydim. Üzerime ceketimi alıp kapıyı kilitledim. Arabada bekleyen Burak'ı görünce aklım eski günlere gitmişti."Selam" dedi ben binince arabaya.
"Selam" dedim ben de. Kısa bir sarılma ardından kemeri taktım.
"Ee nasıl gidiyor yeni hayatın? Tabi şu son beş günü saymazsak" dedi.
"Her şey çok güzel. Sonunda gözümü açtığımda lanet okumuyorum" dedim gülümseyerek.
"İyi bakalım" dedi.
"Ya Burak, Ece'yi tanıyorsun sen, benim arkadaşım olan. O hiç Fırat ile bir araya geldi mi?" Diye sordum.
"Hayır, ikisi ne alaka?" Diye sordu kırmızı ışıklarda dururken.
"Ece geçenlerde Atlas'ın evine gelebilmek içim yalan söyledi bana. Ece'yi tanıyorum. Onun bunu yapma sebebi mutlaka zorunda kalmış olmasıdır." Dedim.