Atlas'ın ve Mısra'nın yanımıza geldiğini ikimiz de fark etmemiştik.
Atlas, Oğuz'a bir şeyler söylerken Mısra da bana sarılıyordu."Nasılsın Hüzzam?" Diye sordu geri çekilirken.
"İyiyim sen nasılsın?" Diye sordum gülümseyerek.
"İyiyim ben de erkek arkadaşın mı?" Diye sordu. Oğuz'a ve Atlas'a baktım. Hala bir şey konuşuyorlardı.
"Hayır en yakın arkadaşım. Siz de yanımdaki her erkeği sevgilim zannediyorsunuz" diyip gülümsedim. Normalde olsa böyle bir cümle kurmazdım.
"Siz ikiniz miydiniz? Başka birisi gelmedi mi sınıftan?" Diye sordum hemen ardından."Yok ben Kerem ile arkadaş olduğunuzu biliyordum. Bir ara geçtiğin için diğer sınıfa. Atlas hocayla da tek buluşmak istedim de" diyince "ha öyle mi" dedim gülümseyerek. İçimden de küfürleri savuruyordum.
"Hadi gidelim biz" diyip Mısra'nın koluna yapışan Atlas'a kaydı gözüm.
"Görüşürüz Hüzzam. Bir ara biz de buluşalım" derken Mısra, "Hadi" dedi Atlas.
Kızı çekerken bana hiç bir şey demeden arkasını dönmüştü."Seninle ne konuştu?" Diye sordum merakla.
"Kızı bırakcakmış önce, sonra seni alcak. Ben de gerek yok ben bırakırım dedim. Ama gelcek geri. Ondan acele ediyor. Kalkacağımızı söyledim çünkü" dedi.
"İyi demişsin. Yavaş yavaş geçirmesin. Zaten yeterince vakit geçirdiler beraber" dedim.
"Kız güzelmiş ama" diyince elimin tersiyle karnına vurdurdum. Konserden sıkılmıştım ve saat yeterince geç olmuştu. Onlar gideli de fazlaca zaman geçmişti.
"Evi nerde ki bu kızın?" Dedi saatine bakarken Oğuz."Ben arayım bence" dedim. Kısa bir hesaplama yaptım telefon saatine bakarak, yarım saat oluyordu.
"Ara ara. Şimdiye kadar gelmesi gerekiyordu. Mekan kapancak" dedi.
"Gel kalkalım yavaş yavaş artık" dedim. Çantamı takarken omzuma, bir yandan da Atlas'ı arıyordum. Meşgul yiyince gelmek üzere olduğunu düşünmüştüm ama gelen mesajı okurken kanım çekildi.
"Seni Oğuz bıraksın, Mısra kötü oldu. Ona yardım ediyorum. Hemen çıkamayacak gibiyim, iyi değil" yazıyordu. Mısra yalnız mı yaşıyormuş? İçmeseymiş o kadar derken benim de midemin deli gibi bulandığını fark ettim.
"Gelmiyormuş. Çünkü Mısracık hastalanmış" dedim taksiye el sallarken.
"Sen aramasan haber vermeyecek miydi? İyi kendi bilir, temizlesin kusmuk" dedi Oğuz. Ama benim de midem deli gibi dönmeye başlamıştı. Taksiye bindiğimizde "ne hali varsa görsün" diye mırıldandım.
"Al benden de o kadar" diyince Oğuz, ona doğru yaslandım. Kolunu atıp "canım benim üzülme sen. Daha kimler çıkacak karşına" Dedi. Buna uzun bir cevap vermek yerine sadece gülümsedim. Çünkü benim şuan Atlas'tan başka birisini düşüncek halim yoktu. Ne zaman duygu yüküm azalırsa o zaman düşünürdüm başka sevgili meselesini. Aklımda Atlas varken yapamazdım ki ben.
Önce Oğuz'u bıraktık evine. Sonra ben kendi evime geçtim. İlhan denilen adam hala takip ediyordu. Hatta apartmanın önünde durmuştu o da.
Evin boş olması içime oturmuştu. Yüreğim dağılıyordu Atlas'ı Mısra'nın evinde düşündükçe. Daha ne kadar uzun sürebilirdi ki? Bana yardım ettiği gibi ona da yardım ediyor işte diye düşünmek istedikçe kıskançlık akıyordu her bir damla kanımdan. Onun başında, benim başımda beklediği gibi beklesin istemiyordum.
Midemdeki şiddetli bulantıyla öğürmeye başlayınca lavaboya koştum. Ne varsa çıkartıyordum. Bir yandan da ağlıyordum. Sifona basıp peçete kopardım. Hala düzelmemiştim. Bu huyuma söverken yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Başım zonkluyordu. Kendimi yatağa attım ama hala midem dönüp duruyordu. Bu bulantının kaynağı kesinlikle içki değil stresti. Telefonuma uzandığımda Atlas'ın mesaj attığını gördüm.