Son dersimize girdiğimizde Atlas hoca benim istediğim kuralı öğretmek için telefonundan açmıştı örnek dizeleri. Bu sefer basit olarak göstermek ve yaptırmak yerine tam olarak olması gerektiği gibi öğretmeye çalışıyordu. Herkesi dolaşıp tekrar yanıma geliyor ve uzun bir süre yanımdan kalkmıyordu.
Kapı açılınca hepimizin ilgisi dağıldı.
"Buyrun Tuğrul hocam" dedi Atlas hoca."Hocam ariyrum ariyrum açmıyorsun" diyince sınıfı genel bir gülümseme sardı. Herkes Atlas hocaya kilitlendi o anda.
"Hocam ders için kullandığımdan uçak moduna almıştım" dedi Atlas hoca önümdeki telefonunu gösterip.
"O kimlerle konuşuyorsunuz gizli saklı Atlas hocam? Bizi arayan soran yok" diyince Tuğrul hoca, herkes güldü ama benim şuan aklım yeterince karışıktı. Gülsem, telefon önümdeydi. Ben görmeyeyim diye almıştı uçak moduna.
Atlas hoca aniden ayağa kalkıp "çalışmaya devam edin, geliyorum" dedi. Neyse ki derste ters davranmıyordu. Bir şey öğretirken sinirli davranırsa öğrenesim gelmezdi. Sinirini, öfkesini hep ya arada yada çalışmadığımız an çıkartıyordu. Çalışırken fazla disiplinli oluyordu sadece. O da beni pek rahatsız etmiyordu. Yapamayınca kızmıyordu. Ve aşırı sabırlıydı. Bu yüzden katlanıyordum zaten. Dün de anlamadım dedikçe tekrar tekrar göstermişti. Bir şey öğretirken ciddi anlamda işini hakkıyla yapıyordu.
Sınıf kapısı tekrar açılınca yine kapıya dikkat kesildik.
"Hüzzam hariç herkes kantine" dedi Atlas hoca sınıfın kapısını ittirip. Benimle çalışmaya devam edecekti galiba. Herkes çıkarken toparlanıp, ben sadece bekledim. O da Tuğrul hocayla konuşuyordu hala.Son kişi de sınıftan çıkacakken bana doğru baktı ceplerini yokladı.
"E benim telefon Hüzzam'da" diyip merdivenlere doğru baktı."Mısra gel" diye seslendi Atlas hoca ve Mısra da sınıfın açık kapısından gördüğüm kadarıyla koşarak geldi Atlas hocanın karşısına.
"Efendim hocam" diyince Mısra,
"Hüzzam'ın başında dur, gelicem ben birazdan" dedi.
O an öyle kötü hissettim ki kendimi. Sanki ben telefonuna bir şey yapacaktım. Kendimi hiç bu kadar yerin dibine girmiş hissetmemiştim utançtan.
"Tamam hocam" diyip içeri girdi Mısra.
Elimi ağrı giren başımı bastırmak için alnıma dayadım. Atlas hoca sınıf kapısını kapatır kapatmaz çantamdan peçete çıkardım."Atlas hoca beni niye yanında bıraktı ki? Merak ettim şimdi, bizimkiler neden kantine indi acaba?" Diyip yanıma oturdu.
"Bilmiyorum" dedim akmadan hızlıca silerken göz yaşlarımı.
"İyi misin?" Diye sordu.
"İyiyim. Şey, ben bunların fotoğrafını çekeyim de gideyim." Dedim telefonumu çıkartırken.
"Ee Atlas hoca geleceğim dedi. Duymadın mı?" dediğinde Mısra'nın, "ders bitti. Söylersin Atlas hocaya çıktığımı" diyip telefonumla ekrandaki çalmam gereken yerlerin resmini çektim.
"Görüşürüz" diyip Mısra telefonu eline almadan daha hızlıca sınıftan çıktım. Bu kadarı da çok fazlaydı artık. Güvenmiyorsan sen gelip alsaydın telefonunu. Beni rezil etmenin ne anlamı vardı?
Merdivenlerden hızlıca inip kantindekilere gözükmeden sola dönüp, çıkışa yöneldim.
"Hüzzam sen nereye gidiyorsun?" Adımı duyunca başımı çevirdim.