18. Bölüm

695 79 3
                                    

"1,2,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12...256,257,258,259,300...393,394,395,396,397,398,399,400"

Mete 400 derken bütün gücüyle bağırmıştı. Bedenindeki son enerjisine kadar harcamıştı. Günlük şınavını tamamlamıştı. Kollarını tamamen açamıyordu. Sanki kol lifleri kopacak gibiydi. Karın, göğüs, sırt ve en fazla kol kaslarının acısı çekilmez bir hal almıştı. Bedenindeki bütün kasların iflas ettiğini hissediyordu. Saçlarının arasından inen terler gözlerine doluyor, ardından toprağı ıslatıyordu. Yeşil toprağın bir kısmı sulanmış gibi ıslanmıştı. Eğer ruh enerjisine sahip olmasa çoktan bedeni iflas edip ölmüştü. Yaşına göre imkânsız bir eğitime giriyordu. Buna rağmen her zorlandığında gücü giderek katlanarak artıyordu.

Yamtar'ın kükremesiyle birlikte Mete zorlukla yerden kalkıp koşmaya başladı. Koştuğu yol boyunca uzun otlarla doluydu. Bazen önüne engebeli yollar çıkıyordu. Yamtar'ın tek bir kuralı vardı: Önüne ne çıkarsa çıksın dümdüz ilerle. Eğer önüne bir ağaç çıkarsa onu devir. Eğer önüne dik bir dağ çıkarsa onu aş...

Mete bütün gücüyle koşuyordu. Arada bir önüne yüzyıllık söğütler çıkıyordu. Tek çare olarak kılıcını çıkarıp dakikalar içinde o ağacı ikiye ayırıp yoluna devam ediyordu. Bazen önüne dik dağlar çıkıyordu. Çıplak elleriyle sert taşlara tutunarak çıkmaya çalışıyordu. Ufak elleri sert kayaları parçalıyordu.

Mete nefes nefese durdu. Ciğerleri patlayacak gibiydi. Nefes alırken ciğerleri ağırlıyordu. Bedeni artık bitmişti. Herhangi bir yerine dokunurken sanki bütün vücudu ağırlıyordu. Bütün kasları sanki yanıyordu.

"ÖLDÜM! BÜTÜN BEDENİM YANIYOR. TEK BİR ADIM DAHA ATAMAYACAĞIM!!!" Mete isyan ederken hiç beklemediği bir anda Yamtar yanında belirdi. Gayet sakin görünüyordu. Mete'nin gözleri büyüdü.

"SEN NASIL..." Yamtar kilometrelerce yolu bir anda kat etmişti. Herhangi bir yorgunluk belirtisi göstermiyordu.

Yamtar açıklama bile yapmadan az uzağındaki deniz kadar büyük görünen gölü işaret etti. Mete derin bir nefes aldı ve göle doğru koşmaya başladı. Koşarken ayakları birbirine dolanıyor, yalpalıyordu. Çoktan başı dönmeye başlamıştı. Neredeyse vücudundaki bütün enerjiyi kullanmıştı.

"YÜZERKEN DURMADAN BAĞIRMANI İSTİYORUM," dedi Yamtar. Mete'nin yorgun bakışları Yamtar'a döndü. Gözleri kapanmak üzereydi. Bedenini zor ayakta tutuyordu.

"Neden böyle bir şey yapmamı istiyorsunuz?"

"Çünkü yüzerken nefesi tüketerek daha fazla oksijen alma ihtiyacı duyacaksın. Böylece vücuduna durmadan ruh enerjisi girecek..."

Mete güçsüz bedeniyle derin bir nefes alarak göle atladı. Var gücüyle bağırarak yüzmeye başladı. Nefesi çok çabuk tükendiği için gücü de tükeniyordu. Arada bir gölün suyu ağzına kaçıyordu. Kısa zaman sonra az enerji ile vücudunu kontrol etmeye başlamıştı. 10 yaşındaki bir çocuk için bu iyi bir başarıydı.

....

Mete soluk soluğa gölden çıktı. Artık kasları yanmıyordu ama ayakta durmakta bile zorlanıyordu. Bedenini kontrol etmek giderek zorlanıyordu.

Buna rağmen Yamtar, Mete'nin bu durumunu pek de önemsiyor gibi görünmüyordu. Mete'yi umursamadan gür sesiyle konuşuyordu. Bu arada Mete çoktan yere düşmüştü. Yerde otururken bedeni deli gibi titriyordu. Ellerine bile sahip çıkamıyordu.

"Yüzyıllarca büyük dövüş ustaları yetiştirildi. Zamanla birkaçı kendine has dövüş stilleri geliştirdiler. Savaş meydanlarında binlerce kişiyi ruh gücü kullanmadan yalın elleriyle ezdiler. Bu yüzden ne kadar güçlü olursan ol, savaşmayı bilmezsen sadece büyük bir et parçasından başka bir şey olamazsın. Her türlü silahı kullanmayı öğrenmelisin. Her türlü silahın zayıf ve güçlü noktalarını bilmek zorundasın. En ufak hasarla kendinden kat kat güçlü kişileri yenmek için eğitilmelisin. Yoksa sadece savaşta ölen bir kurbanlık koyundan farkın kalmaz..."

Ragnarok (Boyut Kırılması)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin