...
"Öncelikle merhaba arkadaşlar. Kitabımı okumaya başladığınız için teşekkür ederim. Sadece kitapla ilgili sizi bilgilendirmek istedim. Kitabın içine müdahale etmeyi sevmem ama bu seferlik mazur görün. Bu kitabı yazmaya başladığımda on altı yaşındaydım ve tabiri caizse 'kuyunun dibindeki kurbağa' deyimini kullanabilirim. Bilgisizliğim sadece hayal gücü değil, aynı zamanda yazım tarzı ve yazarlığı da kapsıyordu. Şu an daha iyi değilim, fakat yaşımın ilerlemesiyle fikirlerim ve yazarlık tecrübelerim değişti. Bu kitap benim için özeldir. 'Açlık Çekenler', 'Ölümle Gelen' ve 'Tanrı Soyu' gibi diğer kitaplarımın geçtiği evrenler bu kitabı yazarken oluştu. Ana karakter olan Mete'nin gelişimini birkaç zaman diliminde işlendiği diğer kitaplarım çıktı. Yan karakterlerden oluşan kişilerin de kitaplarını çıkarmayı planlıyorum. Demem o ki bu kitap benim için özeldir ve üzerinde fazla değişiklik yapmadan sizlere sunuyorum. Aynı zamanda gençliğimi de taşıyan bu kitapta sadece yazım yanlışlarını ve hikâye akışını bozduğunu düşündüğüm yerleri düzelteceğim. Toplam altmış beş olan bölümleri düzelttikçe yükleyeceğim. Şimdiden iyi okumalar. Beğenmeniz ve yorum yapmanız beni mutlu edecektir."
...
İnsanlık yaratılmadan önce, dünyaya henüz dünya bile denilmezken, şaşırtıcı bir şekilde bütün ruhlar bir boyutta toplanmıştı. O kadar fazlaydılar ki sadece toprak üzerinde beyaz bir toz bulutu görünüyordu. Bütün ruhlar, kocaman bir kayanın on metre gerisinde, yere kapanmış secde eder vaziyette hareket bile etmeden bekliyorlardı. Kocaman alandan en ufak ses bile duymak mümkün değildi.
Bir kişi bu kayaya en yakın konumdaydı ve yanında hiç kimse bulunmuyordu. Enerjiden oluşan saf ruhu bile inanılmaz derecede heybetli görünüyordu. Yanakları hafif içine göçmüş ve elmacık kemiklerini daha belirgin hale getirmişti. Yeşile çalan hafif çekik gözleriyle o kadar sert bakıyordu ki sadece gözlerinin içine bakan tanrılar bile korku ile titremekten kendini alamazdı.
İki metre boyundaki bu genç, emir almış gibi bir anda secdeden kalkıp emin adımlarla devasa kayaya doğru yürümeye başladı. Arkasında kalan bütün ruhlar başlarını dahi kaldıracak cesarete sahip değillerdi.
Genç liderin önünde devasa bir kaya duruyordu. Yarı saydam olan bu kaya sarı renkte, devasa boyutta ışık saçıp yanına dahi yaklaşmayı engelliyordu. Genç lider bile benliğini kaybetmemek için dişini sıkıyor, zor nefes alıyordu. Bütün zorluklara karşın yarı saydam bedeni zorda olsa dayanıyordu. Bir adım daha atıp devasa kayaya doğru ilerledi. Tek dizinin üzerine çöküp başını eğdi. Bu devasa güce karşı bedeni zorlansa da konuşmayı başarmıştı.
"Yüce ASTRAT, saf enerji ve maddenin yaratıcısı... Sizin huzurunuzda olmak büyük şereftir. Eğer bir yanlışımız olduysa, lütfen bizi bağışlayın. Bu aciz kulunuz size yalvarmaktan başka hiçbir işe yaramaz."
Karşısında duran devasa kaya yalnız büyük varlıkların güçsüz varlıklarla iletişim kurması için yaratılmış bir ruh taşıydı. O kadar devasa güçlere sahiptiler ki böyle alt boyutlara bir saniyeliğine de olsa girmesiyle bütün boyut gücüyle ezilir ve yok olurdu.
Genç lider birden durdu. Sanki karşısında konuşan biri varmış gibi onu dinlemeye başladı. Bu konuşmayı yalnızca o duyuyordu. Genç liderin bütün heybeti bir anda yok oldu. Sanki yüz yaşında bir yaşlı adam gibi duruyordu. Yüz ifadesi bir ceylan gibi ürkekti ve sadece tek kelime söyleyebilmişti;
"ANLIYORUM..."
Genç lider yavaşça ayağa kalktı ve devasa kayayı izlemeye başladı. Kayanın devasa enerjisi gittikçe artıyor, çıkan ışık ve yoğun güçle herkes titriyordu. Genç lider yok olmak uğruna da olsa bir adım daha atıp kayaya ulaştı. Sanki bir adım atmak ona yüzyıllarca yürümek gibi gelmişti. Bedeni yaprak gibi sallanıyordu. Elini zorlasa da taşa uzattı. Eğer kemikleri olsaydı, bütün kemikleri çoktan toz haline gelmişti.
İşaret parmağı kayaya temas ettiği anda yarı saydam kayanın içinde bir el belirdi. Sanki iki elin işaret parmağı birbirine değiyordu. Genç lider artık dayanamayarak çığlık atmaya başladı. Sanki içinde kalan son gücüyle çığlık atıyordu. Çığlıkları o kadar şiddetliydi ki turuncu renkteki bulutlar çoktan siyaha dönmeye başlamıştı. Gök bile bu güce dayanamayarak titremeye başlamıştı. Arkasındaki sonsuzluğa kadar uzanan ruhlardan ses çıkmasa bile çoktan korkudan titremeye başlamışlardı.
İşaret parmağının ardından bir el gözüktü kayanın içinde, ardından kayanın içinden bir kol çıktı... kısa zaman sonra kayanın içinden bir beden çıktı. Genç lider soluk soluğa kalarak bu bedeni incelemeye başlamıştı. Enerjisi azalmış, iyice saydamlaşmıştı. Kayanın enerjisi bir anda çekilmiş ve herkesin üzerinden büyük bir yük kalkmıştı. Genç liderin karşısında duran beden, Genç Lidere çok benziyordu, adeta ikiz gibiydiler. Yalnız bu beden tamamen farklıydı. Enerjiden oluşmamıştı, hatta çok zayıf ve güçsüz görünüyordu. Mat bir rengi ve pürüzlü cildi vardı. Onun haricinde yüz yapısı, beden yapısı hatta boy uzunlukları bile aynıydı.
Genç lider şaşkınlıktan ne yapacağını şaşırmıştı. İstemsizce elini bedene doğru götürdü ve korkarak işaret parmağını bedenin alnına dokundurdu. Bir anda acı bir çığlık duyuldu ve genç liderin ruhu girdap gibi bedene çekilmeye başladı. Sesler kesildiğinde kayadan çıkan güçlü bir ses bütün boyutu salladı:
"ARTIK GÜÇTEN YOKSUN ZAVALLI CANLILARSINIZ, BU BEDEN SİZİN HAPİSANENİZDİR. ANCAK KİLİTLERİ KIRMAYI BAŞARAN KİŞİ GERÇEK GÜCÜNÜ BULMAYI BAŞARABİLİR..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasíaOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...