"Yamtar Amca, bunlar neden eksilmiyor?"
Yamtar dev kılıçlarını sallarken gökyüzünde durmadan yön değiştiriyordu. Kılıcını her sallayışında binlerce ruh yiyici öldürse de kocaman kara delikten on binlercesi çıkıyordu. Öldürdüklerinden daha fazlası doğuyordu. Bu yaratıklar karınca sürüsü gibi bir anda çoğalmaya başlamışlardı. Sanki sonları hiç gelmeyecekmiş gibi görünüyordu.
"SADECE ÖLDÜR, METE! SADECE ÖLDÜR!"
Mete gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Aldığı nefes buhar bulutu şeklinde ağzından çıkmıştı. Mete aldığı nefesi bir an sonra geri verdi. Ağzından çıkan buhar bulutu bedeninin etrafına yayıldı. Mete'nin yüzü gereğinden fazla sakin görünüyordu, fakat gözlerini açtığında güneş gibi parlayan yeşil gözleri dehşetle açıldı. Bir anda yüzündeki sakin ifade bozulmuş, yerini kasvetli bir hale bırakmıştı. Mete'nin gözleri kısılırken bedenini saran nefes buharı daha da belirginleşiyordu. Sanki Mete'nin bedenine yapışıyordu.
Mete derin bir nefes daha aldı. Fakat bu sefer içindeki nefesi dışarı vermedi. Nefes uzun süre içinde kaldıktan sonra Mete tekrar gözlerini açtı. Bu sefer gözlerinin rengi yeşilin en açık tonunda ışıl ışıl parlıyordu. Sanki her nefeste bedeni güçle doluyordu. Bedenindeki güç ve bu zamana kadar öğrendiği her şey ona bu yolda yardımcı oluyordu.
Mete yavaşça yere doğru eğildi. Yamtar arada bir Mete'yi süzerek gökyüzünde haykırıyordu. Etrafında milyonlarca ruh yiyici vardı. Eğer savaşmayı bir an bile bırakırsa durumları daha da kötüleşirdi.
"METE, NE YAPIYORSUN? GARDINI İNDİR!"
Mete, kulağına gelen sesleri önemsemeden tamamen yere eğildi. Bacaklarını kollarının arasına alıp kafasını bacağının arasına sıkıştırdı. Milyonlarca ateşten ve pislikten yaratılmış elleri ve ayakları zincirle bağlı yaratık üzerine doğru geliyordu. Fakat Mete kafasını bacaklarının arasına sıkıştırarak hareket etmeden duruyordu.
"METE, KENDİNE GEL!"
Yamtar gökyüzünde haykırmaya başlamıştı. Mete'nin sesi hala duyulmuyordu. Etrafındaki milyonlarca ruh yiyiciyi önemsemiyor gibiydi.
Ruh yiyicilerin sağır eden çığlıkları Mete'ye yaklaşmaya başlamıştı. Dağların üzerindeki karlar çoktan erimişti. Hatta artık gökyüzünden kar tanesi dahi düşmüyordu. Çünkü bütün sıcaklık doğrudan toprağa ve havaya düşmüştü. Buna rağmen hala gökyüzünde bir tane kuş bile görünmüyordu. Çünkü hepsi ateşte kızarmış, yok olmuştu. Çoğu canlı sıcağı hissettikleri anda sıcak bölgeye doğru hücum etmişti fakat bölgeye yaklaşmadan toza dönüşmüşlerdi. Böyle bir yıkımın içinde sadece iki canlı görünüyordu. Birisi yere indiği anda tek zıplamasında gökyüzüne çıkıyor ve kılıcını her salladığında binlerce ruh yiyiciyi öldürüyordu. Diğeri ise başını dizlerinin arasına sokmuş bir korkak gibi görünüyordu. Fakat gerçekte öyle değildi.
Mete'nin kısık sesi, sadece kendi kulaklarına ulaşacak şekilde, sadece kendi iç sesiyle, sadece kendi kendine, sadece kendi dünyasında yankılanıyordu.
"ÖLDÜR... Benim için öldür... Ruhum için öldür... Dünya için öldür... Karanlığım için öldür... Aydınlığım için öldür... Sadece öldür... Sadece öldür... Sadece öldür..."
Mete, yeni doğmuş bir bebek edasıyla süzülen gözlerini açtı. Milyonlarca ruh yiyici ile arasında birkaç saniyelik mesafe kalmıştı. Zincirlerle bağlanmış elleri Mete'nin bedenini gösteriyordu. Yırtılan ağızlarından salyalar akıyordu. Bütün iğrençlikler, Mete'nin ortaya konmuş pasta kıvamındaki tatlı ruhunu yiyebilmek içindi.
Mete yavaşça kollarını açarak ayağa kalktı. Sanki bütün canavarlara sarılmak için kollarını açmıştı. Gözlerindeki dehşetli bakış ve yüzündeki sinsi sırıtış olmasa gerçekten de bir anne şefkatiyle bütün canavarlara kollarını açtığı sanılabilirdi.
Mete'nin gözleri yavaşça siyaha dönmeye başladı. Ayaklarından alev gibi yükselen karanlık bütün bedenini yakıyormuş gibi sarmaya başladı. Mete'nin yüzü tamamen karanlığa gömülmüştü. Fakat yüzündeki sırıtış bu haliyle bile belli oluyordu.
"Siz yaratıksanız, ben canavarım... Her zaman canavarlar kazanır!"
Mete'nin bedeni bir anda bomba gibi patladı. Kocaman bir karanlık küre Mete'nin bütün bedeninden ayrıldı ve Mete'nin bedenini içine alarak giderek büyüdü. Karanlık alev büyüdükçe Mete'ye yaklaşan bütün yaratıkları içine alıyordu. İçine giren yaratıklara ne olduğu bilinmiyordu, fakat kocaman karanlık alevden yapılmış kürenin içine giren yaratıkların çığlıkları bir daha duyulmuyordu.
Karanlık alevlerden oluşmuş kocaman küre, yüz binlerce ruh yiyiciyi içine aldığı anda tekrar küçülmeye başladı. Yamtar hiçbir şey demeden savaşmaya devam ediyordu. Arada attığı endişeli bakışlar karanlık alev topunu görünce yok olmuştu.
Kocaman karanlık alev küresi iyice küçülüp Mete'nin bedenine yapıştı ve bu sefer Mete'nin bedeni aydınlanmaya başladı. Bütün karanlık, Mete'nin yüzünden başlayarak bütün bedenine yayılıyordu. Yamtar ilk kez şaşkın gözlerini Mete'nin üzerine çevirdi. Mete'nin böyle bir şey yapacağını düşünmemişti. Mete, kısa zamanda zor yolları, dik yokuşları kolaylıkla aşabiliyordu. Bu güç, onun gibi birisi için biçilmiş kaftandı. Gereğinden hızlı öğreniyor, gereğinden fazla azim gösteriyordu. O bu gücü sonuna kadar hak ediyordu.
Mete'nin bütün bedeni beyaz alevlerde kaplandığı anda vücudu güneş gibi parladı ve bir anda söndü. Alevlerin söndüğü an Mete'nin kısık sesi bir kez daha duyuldu.
"SÜPERNOVA..."
Bütün beyaz alevler bir anda patladı. Patlayan alevler, önüne çıkan her şeyi yok ediyordu. Dağlar, kayalar, ruh yiyiciler demeden her şey, aydınlığın içinde tamamen yok oluyordu. Yamtar bile bir an duraksayıp Mete'nin olduğu bölgeye bakakaldı. Bu saf enerji sanki dünyaya huzur veriyordu, fakat bir yandan da önüne gelen her şeyi yok ediyordu. Sanki bir şeytan melek olmuştu, fakat hala kötülük yapmaya devam ediyordu.Mete'nin vücudu kısa bir süre sonra eski haline geldi. Gözlerindeki mutluluk her yerden okunuyordu. O kadar mutluydu ki sanki Yamtar'ı yenmişti. Fakat bu şu haliyle bile imkânsız gibi bir şeydi.
Yamtar gülümseyerek Mete'nin olduğu bölgeye baktı. Gözlerine gururlu bir babanın bakışı vardı. Sanki ölen oğlu yeniden dirilmişti de onun başarılarına tanıklık ediyordu.
" Bizim velet... Büyümüş."
Yamtar kılıcını çekip yarığa doğru yöneldi. Mete'nin saldırısıyla milyonlarca yaratık ölmüştü. Son yaptığı saldırı ile savaş lehlerine doğru gitmeye başlamıştı. Yarıktan canavarlar hala iniyordu fakat Yamtar'ın kılıç sallayışı şu anda inanılmaz biçimde hızlanmıştı. Elleri artık kılıç sallarken görülmüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...