51. BÖLÜM

451 51 45
                                    

"Yamtar amca, Rasa ve İzabella nerede?"

Yamtar, kılıcıyla gökyüzünde binlerce ruh yiyiciyi doğarken Mete'nin küçük sözlerini duydu, lakin cevap verecek zamanı bile yoktu. Yamtar meteor gibi gökyüzünden indi. Yere ayaklarının değmesiyle birlikte toprak parçası büyük bir gürültüyle parçalanıp gökyüzüne yükselerek yağmur gibi yeryüzüne yağdı. Mete ağzını açmadan Yamtar'ı izlerken, Yamtar yavaşça elindeki kılıcı bıraktı. Bitmek bilmeyen yaratıklar durmadan çoğalıyordu. Yamtar'ın gözleri bir an Mete ile kesişti. Ağzından çıkan sözleri Mete duymamıştı, fakat dudaklarını okumuştu. Sadece tek kelime söylemişti.

"Koş!"

Mete kaşlarını çatıp adımlarını geriye yöneltti. Bu kelimenin ağırlığı büyüktü. Neden böyle bir şey dediğini anlamamıştı, lakin Yamtar'ın yapacağı şeyin büyüklüğü tartışılamazdı.

Mete adımlarını hızlandırıp Yamtar ile olan mesafesini açarken, Yamtar sert gözlerini gökyüzüne dikti. Ellerini gökyüzüne açıp bütün kaslarını sıktı. Belirginleşen damarlarından akan kan bile belli oluyordu. Mavi ve kırmızı damarlar şiştikçe Yamtar'ın yüzü giderek kırmızılaştı. Mete etrafına aldırmaksızın Yamtar'ı izlerken, yedi kılıç gökyüzüne yükselmeye başladı.

Yedi kılıç gökyüzüne yükselirken, Yamtar da ellerini gökyüzüne açtı, sanki dua ediyordu. Fakat bütün vücudu kızarmıştı, sanki zorlanıyordu. Yüzü düşmüştü.

Yamtar bir kere daha yutkunduktan sonra sıktığı dişlerini serbest bırakıp birkaç kelime söylemek için ağzını açtı. Ağzından kelimeler zorlukla çıkıyordu.

"BEYAZ ŞEYTAN SİTİLİ... YEDİ GÜNEŞ!"

Gökyüzüne yükselmiş yedi kılıç, Güneş gibi yuvarlak oluşturdu. Yedi kılıcın yuvarlak oluştururken kılıç kabzalarından çıkan yoğun ışık tam yedi kılıcın oluşturduğu yuvarlağın içinde birikmeye başladı. Işık biriktikçe havanın sıcaklığı inanılmaz derecede artıyordu. Ruh yiyicilerin çığlıkları o kadar uzaktan bile duyulmaya başlamıştı. Mete sessizce yerinde beklerken vücudu terlemeye başlamıştı. Bütün kılıçların bünyesinden çıkan enerji dehşet biçimde yoğun ve güçlüydü. Yamtar sanki elleriyle bu gücü tutuyor gibi dişlerini sıkarak yumruklarını sıkıyordu. Kahverengi dağlar kızışmaya başlamıştı. Taşların üzerinden dumanlar çıkıyordu. Bütün ağaçlar kuruyarak yanmadan köz olmaya başlamıştı. Alev bile çıkmadan kuruyup kül olan ağaçlar toprağa düşüyordu. Büyük bir arazide kar erimiş ve toprak ıslanmadan kurumuştu. Sanki Güneş gökyüzünden yeryüzüne inmişti.

Mete terleyen yüzünü sildikten sonra yavaşça arkasını döndü. Hayvanların çaresizce koşuşturmalarını görebiliyordu. Hiçbir şey yapmadan beklemesi çok kötüydü. Mete dişlerini sıkarak Yamtar'a baktı. Şimdi çok zor durumda görünüyordu lakin yapacak hiçbir şeyi yoktu. Tek yapacağı şey beklemekti.

Beyaz ışık yedi kılıcın bütün yüzeyini kaplayınca gökyüzünde kocaman bir güneş gibi belirdi. Bütün ruh yiyiciler daha güneşe dokunmadan yok oluyordu. Yamtar bir anda ellerini bıraktı ve koca Güneş bir anda gökyüzünde parçalanmaya adeta çatlamaya başladı. Mete kaşlarını çatmış ve gökyüzüne dikmişken beyaz Güneş adeta gökyüzünde ışık topu gibi patladı. Gökyüzünü ve yeryüzünü kaplayan beyaz ışık inanılmaz derecede büyük bir alanı beyaz ışığa boğdu. Yamtar bu beyaz ışığın içinde gölgesi kalmayana dek yok olmuştu. Bu diğer ruh yiyiciler içinde geçerliydi. Neredeyse bütün ruh yiyiciler tek saldırıda yok olmuştu. Koca dağlar toz taneleri kalmayana dek yok olmuştu. Büyük bir kaos aydınlığın gölgesinde kalmıştı. Bu kaostan da büyüktü. Bu dehşeti. Tek taraflı bir yok edilişti.


Mete, iki eliyle kafasını kollarının arasına gömerken, ışığın azalmasıyla birlikte gözlerini açtı, her yer siyaha boyanmış gibiydi. Dağlar parçalanmış, toprak kurumuş ve simsiyah olmuştu. Kilometrelerce alan tek bir saldırıda kuruyup yok olmuştu. Koca kara delikten artık ruh yiyiciler gelmiyordu. Sanki koca bir boyut bile yok olmuştu.

Dümdüz olmuş koca arazide üç metre boylarında tek bir şey görülüyordu. Mete bir anda bütün hızıyla kurumuş toprağı ezerek bütün yok oluşun ortasında koşmaya başladı. Koşmaktan çok ışınlanmış gibiydi. Çünkü kilometreleri aşması birkaç saniyeden fazla almamıştı. Saniyeler içinde Yamtar'ın yanına varmasıyla kendini koca adamın yanında buldu. Yamtar, dumanlar çıkan tenini önemsemeden birkaç kere derin nefes aldıktan sonra yüzünü Mete'ye döndü. Mete biraz ürkek biraz üzgün bakışlarını Yamtar'ın yüzünden ayırmıyordu. Yamtar kaşlarını çatarak ölümcül bir bakışlarını Mete'nin gözlerine dikti. Mete hâlâ ürkek bakışlarını Yamtar'ın yüzünden ayırmamıştı. Yamtar sinirden titreyen dudaklarını yavaşça açarak tek bir cümle söyledi.

"Buradan gidiyoruz!"

Mete sulanan gözleriyle iyice Yamtar'ın dumanlar çıkararak tenine baktı. Onu ilk kez bu kadar zorlanmış görüyordu. Biraz da olsa onun bu yıpranmış görüntüsü her şeye rağmen kalbinde ince bir burukluk bırakmıştı. Herkes için kaldıramayacağı bir gücün altında girmişti. Zor nefes alıyordu. Bu güç dışından çok içine zarar vermişti. Kan kokan nefesi bunun en büyük kanıtıydı.

"İyi misin, Yamtar amca?"

Yamtar, uzaklara diktiği bakışlarını Mete'ye çevirdi. Yüzündeki ince gülümseme, dalgalanan saçları arasında her şeyi anlatıyordu. Yamtar gülümsemesini devam ettirirken yavaşça kafasını salladı. Ardından yüzü eski kasvetli haline geri döndü.

"İzabella, Çerme Dağı'nın içinde bizi bekliyor, Mete. Ulu Ata gitmeden önce birkaç şey bırakmıştı. Boyut kapatma mührü de bunlardan bir tanesi. Artık büyüdün ve bunu yapabilirsin. Derinliklerde uyuyan Şaman Ruhun gün yüzüne çıkacaktır. Buna inanıyorum. Bize gücünü göster."

Yamtar, yumruğunu Mete'nin kalbine dayadı. Neredeyse Mete'nin bütün göğsünü kaplayan el, şefkatli bir şekilde incitmeden sadece cesaret veriyordu.

"GÜCÜ GÖĞSÜNDE OLANIN GÖĞSÜ PARÇALANSIN... BİZİM GÜCÜMÜZ BİLEĞİMİZDE VE RUHUMUZDADIR. O GÜCÜ GÖSTER, METE!"

Yamtar, elini Mete'nin göğsünden çektiği anda Mete, davula vurur gibi yumruğunu göğsüne sertçe indirdi. Neredeyse kendi kalbini durduracaktı. Lakin yüzünde bir gram bile acı belirtisi olmadan Yamtar'ın yüzüne gözlerini dikti. Aç bir kurt gibi çıkarttığı dişleri parçalamak için hazırdı.

"BENİM GÜCÜM RUHUMDA! GÖĞSÜM PARÇALANSIN, RUHUM CANLANSIN! ETTEN BEDENİM YANSIN, RUHUM DİRİLSİN! GÖK GİRSİN, KIZIL ÇIKSIN!"

Ragnarok (Boyut Kırılması)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin