Mete'nin beyni bir anda terörle doldu. Gözleri iyice açıldı. Ağzı açılıyordu fakat herhangi bir ses çıkmıyordu. Sanki dili tutulmuştu.
Mete'nin titreyen sözleri zor da olsa ağzından çıktı.
"Ghost... sen... ne zaman..."
Ghost'un yüzünde hiç silinmeyen sinsi bir gülümseme oluştu. Gözlerine bakmak her yiğidin harcı değildi. Sadece bakarak yüreğine korku tohumları ekiyordu. Gözlerine bakınca ne kadar duygudan yoksun bir canavara bakarmış gibi hissetsen de Ghost sinsiliğini usta bir şekilde saklamıştı. Hareketlerini okumak imkansızdı. Ne yapacağını kestirmek imkansızdı. Mete'nin tek yapacağı şey o saldırana kadar beklemekti. Aksi taktirde ilk düşen Mete olurdu. Savaş başlamadan biterdi. Bu Mete'nin isteyeceği en son şey olurdu.
Mete kolunu tutarak ayağa kalktı. Ağzından çıkan nefesin dumanı, İzabella'nın piposunun dumanından bile daha fazlaydı. Keskin soğuk sayesinde Mete yarasının acısını fazla hissedemiyordu. Bu iyi bir şeymiş gibi görünse de aslında hiç de iyi bir şey değildi. Çünkü bu nedenle kolunu da hissetmemeye başlıyordu. Kolu yavaş yavaş işlevini kaybediyordu. Zamanla kolunu kaldırmak bile sorun olabilirdi.
Mete keskin gözlerle Ghost'u izlemeye başladı. Ne yapacağını kendisi bile kestiremiyordu.
"Kolunuz için bu kadar üzülmeyin efendim, az sonra iyileşecektir."
Mete tek kelime bile etmedi. Kolunun iyileşeceğini kendisi de biliyordu fakat gereğinden fazla kan kaybetmişti. Bu yüzden kolu yavaş yavaş işlevini kaybediyordu. Hem soğuk hem de fazla akan kan koluna zarar verebilirdi.
Mete ikinci kez konuştu. Bu sefer kelimeleri titrememişti. Tam tersine sert ve güçlü çıkmıştı.
"Ne yapmaya çalışıyorsun Ghost?"
Ghost bu sefer gülümserken yüzünde sinsilikten eser yoktu. Samimi bir şekilde gülümsemişti. Yüzündeki gülümseme ile çok tatlı gözükse de içindeki canavarı Mete birçok kez görmüştü.
"Eğer bu maçı kazanırsam, sizden bir isteğim var efendim."
Mete'nin kalbi hızlanmaya başladı. Durum çok ciddiydi. Ghost'un isteği ne olabilirdi ki? Mete'nin aklına ilk gelen Ghost'un ruh olarak Mete'nin ruhundan ayrılmak istemesiydi. Böyle bir şeyin mümkünatı var mıydı yok muydu bunu tam olarak Mete'de bilmiyordu fakat böyle bir olanak var ise Mete Ghost'un ruhundan ayrılmasına çok üzülürdü. Güç olarak hiçbir şey kaybetmezdi. Kim bilir içinde kaç tane daha hayvan ruhu vardı fakat Ghost artık Mete'nin arkadaşı olmuştu. Ghost'u kaybetmek hiç istemeyeceği bir şeydi. Ona o kadar bağlanmıştı ki artık onu kendine ait olduğunu bile düşünmüyordu. Kendine ait bir irade vermişti ona. Herhangi bir emir vermiyordu. Ondan bir şeyler isterken bile yüzü kızarıyordu. Ghost, Mete'nin en iyi arkadaşı olmuştu. Sadece kendine ait, her zaman yanında olan en iyi arkadaşı...
Mete derince sessizliğe gömüldü. Sadece izliyordu, Ghost'un yüzüne bakıyordu ama Ghost'u görmüyordu. Gökyüzünde göç eden binlerce kuş geçiyordu. Hepsi çığlık çığlık ötüşüyordu fakat Mete duymuyordu. Sadece hissediyordu. Yüzüne düşen her kar tanesinin yüreğine kadar inen soğukluğunu hissediyordu. Gözüne düşen her kar tanesi göz yaşı gibi göz çukurlarına doluşunu hissediyordu. Mete'nin kulağına gelebilecek bir ses yoktu. Çünkü dünyada bile değildi. Beyni yerinde değildi. Ruhu yerinde değildi. Sadece kalbi atıyordu, kızarmış gözleri doluyordu, yarım yarım nefes alıyordu...
Mete yaralı elini yavaşça kaldırdı ve avucunu açtı. Avucunu açmasıyla birlikte küçük avucuna birkaç tane kar tanesi düştü. Düşen kar taneleri saniyesinde küçük su birikintisine dönüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...