36. BÖLÜM

628 67 0
                                    

Mete birkaç saat içinde ruh enerjisini kontrollü biçimde salmayı başardı. Çizdiği çemberin içinde ruh enerjisini tutmak çok zordu. Ruh enerjisi dik bir şekilde gökyüzüne doğru iletilmeliydi fakat bu zordan daha çok imkânsız gibi görünüyordu. Çünkü ruh enerjisini kontrol etmek bir organını kontrol etmek gibiydi.

Mete, BECERİ AKTININ sayesinde ruh enerjisini çemberi geçirmeden salabiliyordu fakat saf enerjiyi rüzgâr enerjisine dönüştürmek aralarından en zor olanıydı. En uçtan dönüşmeye başlayan ruh enerjisi hep tıkanıyordu. Bunun yetenekle alakası yoktu. Yamtar'ın dediğine göre:

"Beynin ruh enerjisini rüzgâr elementine dönüştürebileceğine ikna olmalısın. Aksi takdirde ruh enerjisi asla rüzgâr elementine dönüşmez!"

Mete, ikinci günün ardından tekrar eğitime başladı. Ne kadar ruh enerjisini rüzgâr elementine dönüştürdüğünü düşünse de bir türlü ruh enerjisi rüzgâr elementine dönüşmüyordu. Beynini kontrol etmek düşündüğünden daha zordu. Yamtar, beynini tek bir şeye odaklamasını istiyordu. Lâkin bu çok zordu. Birçok dövüş tekniğinde bunu başarmıştı fakat bu diğerlerinden daha zordu. Çünkü beyninden geçen sayısız düşünceyi durdurup sadece tekniğine odaklanması isteniyordu.

Mete bir kez daha yorgun argın yere düştü. Kolunu bile kıpırdatacak gücü yoktu. Gücünün sınırına ulaşmıştı. Ruh enerjisini o kadar fazla salmıştı ki hareket edecek gücü bile kalmamıştı. Buna rağmen hâlâ deneyebileceğini iddia ediyordu.

Yamtar, sakince Mete'yi süzdü. Azmine hayran duysa da bunu asla göstermiyordu. Her zaman başarısız olduğunu iddia edip Mete'yi daha istekli hâle getiriyordu. Böylelikle Mete her gün daha azimli, daha istekli oluyordu.

Yamtar, Mete'yi bir kez daha kollarından tutup kucağına aldı. Mete, yarı baygın bir hâlde hareketsiz Yamtar'ın kollarına uzanmıştı. Yamtar, Mete'yi yavaş adımlarla az uzağındaki büyük kayaya doğru taşımaya başladı. Sadece önüne bakan Yamtar, birkaç adımdan sonra küçük ama tatlı bir ses duydu. Mete, yorgun ve bitkin sesiyle sayıklamaya başlamıştı. Bunca günden sonra ilk kez Yamtar, Mete'nin sayıkladığına şahit oluyordu.

Yamtar, sakince kulağını Mete'nin ağzına doğru götürdü. Ne dediğini merak ediyordu.

"Anne... çok yoruldum... biraz daha sarılsana bana... çok özledim... çok özledim..."

Yamtar'ın yüzünde acı bir tebessüm oluştu. Belli etmemeye çalışsa da kalbi yumuşamaya başlamıştı. Mete çok büyük biri değildi, daha çocuktu.

Yamtar, Mete'yi biraz daha göğsüne yaklaştırdı. Mete'nin yüzünde kocaman bir gülümseme oluşuyordu.

Mete, başını Yamtar'ın göğsüne yasladı. Yamtar, Mete'nin mutlu olduğunu düşünürken Mete'nin gözlerinden yaşlar akmaya başladı.

"Ben... bulamadım anne... Sen yoksun... ben... üşüyorum... burası çok soğuk... dipte gibiyim... yalnızım..."

Yamtar, Mete'yi rahatsız etmeden uzun kayanın üzerine düz bir şekilde uzandırdı. Kocaman, kılıç tutmaktan nasırlaşmış elleri ilk kez öldürmek yerine birine şefkat gösteriyordu. Bir çocuğa şefkat gösteriyordu. Belki de ilk kez kendini bu kadar güçsüz hissediyordu. Ailesinin ölümünün ardından ilk kez kendini bu kadar güçsüz hissediyordu. Bu zamana kadar kendisine şefkat gösteren olmamıştı. Zaten kendisi de şefkat aramıştı. Bu kadar güçlü olmasına rağmen hiçbir kadına yaklaşmamıştı. Bir daha evlenmemişti. Bir zaman sonra öldürmeye alışmıştı. Ölümlere alışmıştı. Ölen arkadaşlarının ardından bile bir şey hissetmemişti. Yamtar, kendisini bulamamıştı. Kendi içinde yabancı gibiydi. Soğuk ve sessizdi, yalnızdı.

Ragnarok (Boyut Kırılması)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin