Kocaman kayalardan örülmüş büyük ringin içinde bulunan iki kişi gülümseyerek birbirine baktı. Başlayacak dövüş öncesi bu kadar sessiz ve sakin olunması imkânsız gibi görünse de bu iki kişi birbirlerine karşı en ufak bir art niyet beslemediği için tamamen saf niyetleriyle dövüşeceklerdi. Tek amaçları ne kadar güçlendiklerini göstermek olduğu için karşı tarafın güçlenmesi hoşlarına gidiyordu. Bu yüzden tutarsızca yüzlerinde sevimli bir gülümseme oluşuyordu.
Mete'nin gözlerinin içine baktıkça gülümsemesi genişleyen Rasa, tek cümleyle Mete'nin gülümsemesini yok etti.
"Dün gece güzel uyudun mu Mete?"
Mete'nin gülümsemesi bir anda silindi. Hatta yüzü kızarmaya başlamıştı. Önceki gece o kadar çok yorulmuştu ki Rasa'nın omzuna başını koyduğu an bedeni kendinden uyuşup kalmıştı. Mete böyle bir şeyin olacağını düşünmemişti fakat Rasa'nın vücudu düşündüğünden daha sıcaktı. Hatta girdiği kaynar kaplıca gibi bütün bedenini bir anda mayıştırmıştı. Ateş büyücüsü olduğundan mıdır bilinmez ama Mete her gün alıştığı sıcaklığı hissedince bedeni kendiliğinden uyku haline geçmişti. Sabah uyandığında ise kendini sıcak bir yastığın üzerinde yatıyormuş gibi hissetmişti. Bir yastıkta uyuma özlemini o kadar çok çekmişti ki bırakmak istemezmiş gibi durmadan kollarıyla yastığı sıkıyordu. Fakat yastığa bastıkça normal bir yastık gibi elinin içine gömülmesi gerekirken bu yastığa elini bastırdıkça hafif gömülüyor sonra odun gibi sertleşiyordu. Mete yavaşça kafasını yastıktan kaldırdı. Gözleri bile tamamen açılmamıştı. Yavaşça kafasını uyuduğu yastığa doğru çevirdi. Biraz bulanık görüyordu fakat başını koyduğu yastık insan rengindeydi. Mete gözlerini ovuşturup derince esnedikten sonra kulağına ince bir ses gelmişti.
"Sonunda bacağımı sıkmayı bıraktın."
Mete yavaşça gözlerini ovuşturmaya devam etti.
"Hm... Öyle mi?"
Mete, gözlerini ovuştururken birden durdu.
"NE!"
Rasa gülümsedi.
"Sana da günaydın."
Mete hızlıca etrafa baktı. Rasa yarı çıplak bacaklarını Mete'nin başına gelecek şekilde uzatmış, kendisi de uzanmış vaziyette ellerini kafasının altına koymuş tavana bakıyordu.
Mete bir hışımla ayağa kalktı.
"BEN BURADA NE ARIYORUM?"
Rasa bir elini taş mağaranın zeminine dayayarak ayağa kalktı."Sakin ol, Mete! Hatırlamıyor musun? Çok yalnız olduğunu söyledin ve yanıma geldin... Hatırlamıyor musun?"
Mete bir an duraksadı. Bir saniyelik düşünmenin ardından yüzü iyice kızardı.
"ABARTMA! BEN... BEN... ŞEY... UYUDUM."
Rasa bir an keyifle kahkaha attı.
"Şaka yapıyorum, Mete! Sanırım çok yorgundun. Omzumda uyuyunca başın dizlerime düştü. Ne yapsam da dizlerime kenetlenmiş gibi bırakmadın. Baya güçlenmişsin bu arada. Mecburen böyle uyuduk."
Mete'nin yüzü her kelimeyle biraz daha kızarıyordu.
"Özür dilerim! Ben... öyle yapmak istemedim."
Rasa gülümsedi. Halinden oldukça memnun gibiydi.
"O zaman ceza olarak yemeği sen ısmarlıyorsun."
Mete'nin keyfi bir anda yerine geldi. Bir yemekle bunu atlatmak güzel olacaktı.
"Hemen geliyorum, en sevdiğim mor tüylü tavşanlardan avlayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...