Mete, son yediği yumrukla yere yığıldı. Artık gözleri bulanmaya, kararmaya başladı. Yamtar dövüş stilleri öğretirken çok sert oluyordu. Vurduğu yumruklar metrelerce genişliğinde ağaçları parçalara ayıracak güçteydi. Mete'nin ufak bedenine isabet eden her yumruk tonlarca basınç uyguluyordu. Buna rağmen Mete asla yerde kalmayı kabullenemedi. Bayılana kadar savaşmaya devam etti. Ne kadar acı çekse de "GEÇER" deyip tekrar kalkıyordu. Tuttuğu kılıçlar asla elinden düşmüyordu. Toprağa saplamış olduğu kılıcını tekrar kuru topraktan çıkarıp bitkin olan gücüyle saldırıya geçiyordu. Bazen dövüş stilleri öğrendiği için kılıç bile kullanmıyordu.
Mete, ufak boyutlarda oluşunu kullanarak üst üste kombo saldırılar yapmaya odaklanıyordu. Bazen yaptığı saldırılar Yamtar'ın nefes almasına bile izin vermiyordu. Zamanla öğrendiği stiller sayesinde el ve ayak koordinasyonu iyice gelişti.
Gökyüzünden Yamtar'ın kafasına doğru yumruk indirirken, Yamtar hızlı bir şekilde iki kolunu çapraz atarak kafasını korumaya çalışıyordu. Kafasını korurken bir anda sol yanağına sert bir tekme yiyordu. Mete, artık el ve ayak kombinasyonunda dövüş ustalarından bile yüksek konumlara erişmeye başlamıştı. Tabii ne kadar yetenek meselesi olsa da "BECERİ AKTININ" yardımı inanılmaz derecede fazlaydı. Yoksa Mete, şu an öğrendiği stilleri ancak beş yıl içinde öğrenebilirdi. Bu kadar hızlı öğrenmesi Yamtar'ı bile fazlasıyla şaşırtıyordu.
.....
Mete, gözlerini gökyüzüne dikip bir kez daha bakışlarını yukarıya yöneltti. Hava yavaşça kararmaya başlamıştı. Mete'nin yüzünden akan kan, kirpiklerine doluyor ve ardından yavaşça yanağından süzülüyordu. Mete, tüm bu savaşın ardından ilk kez böyle hissediyordu. Bir an için bile olsa savaşı bir kenara bırakıp gökyüzünü uzunca izlemek istiyordu. Aklından hiçbir şey geçmese de izlemek bile ona fazlasıyla güzel geliyordu.
Mete sessizce yerde yatarken yüzünde soğuk bir şey hissetti. Ardından bu soğuk şey sıvılaşıp aktı. Mete, bu duyguyu birçok kez hissetmeye başladı. Sessizce sol elini toprağa dayayıp ayağa kalkmak için bütün gücünü harcamaya başladı. O anda daha önce hiç olmamış bir şey oldu. Bir anda gözünün önünde bir el belirdi ve ardından sıcak bir gülümseme gördü. Yamtar, Mete'ye elini uzatıyordu. Üstelik bir de gülümsemekteydi.
Mete sessizce Yamtar'ın elini tutup ayağa kalktı ve sessizce teşekkür etti.
"Teşekkür ederim, Yamtar Amca..."
Yamtar sessizce uzaklara baktı. Mete sessizce Yamtar'ı beklerken burnunun ucunda tekrar bir soğukluk ve ıslaklık hissetti. Gözleri yavaşça düzelmeye başlıyordu.
Mete kafasını gökyüzüne kaldırdığında, gökyüzünden inen milyonlarca kar tanesini gördü. Bir anda yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi. Çünkü küçüklüğünden beri karla oynamayı hep sevmişti.
Yamtar uzun bir bakıştan sonra konuşmak için ağzını açtı.
"Dövüş stillerinin neredeyse hepsini öğrendin, Mete. Artık önümüzde daha zor olan Savaş ve Silah stilleri var. İzabella'nın öğrettiği Ruh Silahı tekniği bu konuda bize çok yardımcı olacak. Bu teknik sayesinde birçok silaha hızlıca erişebileceksin. Güçlü ya da güçsüz olması önemli değil. Sadece silah stillerini öğreneceğin zamana kadar sağlam kalsan yeter..."
Mete sessizce başını salladı.
Yamtar bir kez daha gülümsedi.
"Bugünlük dersimiz bittiğine göre birlikte ava çıkabiliriz..."
Mete, şaşkınlıkla Yamtar'ın yüzüne baktı. İlk kez böyle bir teklifte bulunuyordu. Çoğunlukla yemek bulmak için her zaman kullandığı klişe sözünü duymayı bekliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...