Üç kişi taştan oluşan sert zemine bağdaş kurarak oturuyordu. Üçünün de tek yaptığı şey konuşmadan ufak bakışlarla birbirini süzmekti. Biri hariç hepsi utanmış hatta yüzü kızarmış gibi görünüyordu.
Sessizliği ilk bozan Ghost oldu.
"BU KIZIN BURADA NE İŞİ VAR? BU KIZ SENİ ÖLDÜRMEYE ÇALIŞTI. BENCE HEMEN BURADA ONU ÖLDÜRMELİYİZ!"
Rasa irkilmesine rağmen kafasını iyice öne eğdi. Ağzından tek bir kelime bile çıkmadı.
"O DEĞİLDE SEN NEDEN BENİM GİYSİLERİMİ GİYİYORSUN?" dedi Mete Ghost'un gözlerine sertçe bakarak.
Ghost'un yüzünde geniş bir gülümseme görüldü.
"ÇÜNKÜ EFENDİM, ÇOK GÜZEL KOKUYOR. ONUN KOKUSUNU HEP YANIMDA HİSSETMEK İSTİYORUM."
Mete aldığı nefesi bıkkın bir şekilde burnundan verdi. Ghost'un böyle bir ruh olacağı aklının ucundan bile geçmezdi. Hatta çoğu zaman onun erkek olduğunu düşünürdü. Hiç kontrol etmemişti. Sadece birlikte avlanır, arkadaş gibi gezerlerdi. Sabahları yoğun eğitimde olduğu için zamanlarının çoğunu gece geçirirlerdi.
Uzun bir aradan sonra ikinci konuşan Rasa oldu.
"Şey... Aslında ben senden özür dilemek için geldim Mete. Seni çok kötü yaraladım. Sana yaşattıklarım için çok pişmanlık duyuyorum... LÜTFEN BENİ AFFET."
Rasa son cümleyi söylerken gözleri dolmaya başladı. Nefes alışı düzensizleşti. Adeta kelimeler titriyordu.
Mete zorlukla yıkık bir gülümsemeyle Rasa'ya baktı. Gözleri yorgun ve kan ile doluydu. Bu haliyle bile gülümsemeye çalışıyordu.
"Özür dilemene gerek yok. Senin bir suçun yok. Sen sadece savaştın. Görevini yaptın. Asıl suç benim. Ben... ben... sizi öldürmeye çalıştım."
Mete başını eğdi. Gözleri karardı. Yüreğindeki pişmanlık bir anda bedenine yayılan ateş gibi tüm vücudunu kaplamıştı. Son cümlesini söylerken bile sesi kısılmış, sonlara doğru duyulmamaya başlamıştı.
Rasa hızlıca atıldı.
"HAYIR... HAYIR... SENİN BİR SUÇUN YOKTU. SEN DE SAVAŞTIN. HEMDE ÖLECEĞİNİ BİLMENE RAĞMEN SAVAŞTIN VE BENİ YENDİN. İSTESEYDİN BENİ ÖLDÜREBİLİRDİN AMA HERŞEYE RAĞMEN BİZİ KURTARDIN METE. LÜTFEN BENİ AFFET. SANA BUNCA YAŞATTIĞIM İÇİN BENİ AFFET!!"
Rasa'nın dolmuş kırmızı gözlerinden birer birer yaşlar dökülmeye başladı. Ufak hıçkırık sesleri bütün sessizliği bozuyordu. Kızarmış elmacık yanakları ile buluşunca daha da tatlı görünüyordu.Mete şaşkınlıkla Rasa'ya baktı. Tek pişman olanın kendisi olmadığını öğrenince kalbinde biraz da olsa umut çiçekleri açmıştı. Eski neşesi yavaş yavaş yerine geliyordu.
Mete yavaşça ayağa kalktı. Duvarın dibindeki kıyafetlerini giyindi. Rasa eğilmiş başını ve kıpkırmızı olmuş gözlerini Mete'ye dikti. Mete'nin yüzünde tatlı bir gülümseme oluşmuştu. Yeşil gözleri ışık saçıyordu.
Mete, saçları dağılmış kıza gülümseyerek elini uzattı.
"Artık iyi geçinelim, olur mu?"
Rasa'nın şaşkın yüzü bir anda mutlu bir ifade aldı. Gözlerindeki ışık yavaş yavaş yerine geliyordu.
Rasa, Mete'nin elini tutarak ayağa kalktı. Ayağa kalkmasıyla birlikte bir dizinin üstüne çöküp elini yumruk yapıp kalbinin üzerine koydu.
"SİZİNLE BİRLİKTE SAVAŞMAK BENİM İÇİN ONURDUR. LÜTFEN HAYATIMIN GERİ KALANINI SİZİNLE GEÇİRMEME MÜSADE EDİN. SİZİ KORUMAMA MÜSADE EDİN..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasíaOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...