"Oldukça kalabalıklar! Buradan gitmeliyiz!"
İzabella yavaşça geriye doğru yürümeye başladı. Rena ve Rasa, elleri alevler içinde tetikte bekliyorlardı. Şeytanlardan biri bir adım ileri yürüdü. İri asası ve korkunç maskesiyle iğrenç bir görünüme sahipti.
"Benim adım Supay! Buraya Üst kademelilerin emriyle geldik. Bu gezegeni yok etmek bizim şu anki tek amacımız. Uzun zamandır saklanan sizler yüzünden bir türlü görevi tamamlayamadık. Direnmeyin ve ölümünüz acısız olsun!"
İzabella gülümseyerek bir adım daha geri attı.
"Acısız ölüm mü? Sizi öldürmemenin tek nedeni size ihtiyacımın olması. Ölerek bütün sınavı berbat etmeyin."
İzabella nereden geldiği bilinmeyen büyük puroyu ağzına götürdü. Ne zaman yakmıştı ne zaman çıkarmıştı, kimse görememişti. Sadece puroyu ağzına götürdüğü zaman bütün şeytanlar bir anlığına saldırmak istese de İzabella çoktan ağzındaki dumanı dışarı üfledi ve bir anda ortamı yoğun bir sis kapladı. Kimse ne birbirini görebiliyordu ne de hareket edebiliyordu. Ruh enerjisini çeken bir sis ortaya çıkmıştı. Kimsenin hareket etmeye bile isteği kalmamıştı. Tam bu anda sinsi bir gülümsemenin ardından İzabella'nın sesi duyuldu.
"Gel Şila!"
Karanlık sisin içinde mavi renkli bir kaplan, ağzında tuttuğu mavi gaz lambasıyla sisin içinde yürüyerek İzabella'nın yanına kadar geldi. Kimse mavi kaplanı tam olarak görememişti. Sadece bir hayalet gibi yürüyüp kaybolmuştu.
"SAÇMALAMA LAN!"
İki metreden uzun kırmızı uçlu, ejderha derisi gibi örülmüş uzun saplı kırmızı mızrak sisin içinden alevler saçarak yardı ve kayboldu. Bütün şeytanlar mızrağın kaybolmasını dehşet içinde izlemişti. Sis kaybolmamıştı. Hala önlerini bile göremeyecek kadar sert ve güçlüydü.
Mera gözlerini kapatıp bir elini boynuzuna sürdü. Yavaşça sert kabukta elini gezdirirken işaret parmağıyla sert bir fiske arttı ve boynuz metal gibi sertçe titreşti. Yavaşça gözlerini açıp kafasını yanındaki şeytanlara çevirdi.
"Hekate onları gördüğünü söyledi. Fakat bir labirentin içindeyiz. Buradan acilen çıkmamız lazım."
Mictian sert gözlerle etrafına bakarak derin bir ah çekerek kafasını Supay'a çevirdi.
"Nasıl böyle bir duruma düşmüş olabiliriz? Bu hiç mantıklı değil. İllüzyon büyüsü kullanmış olabilir. Bunu sen hissedebilirsin!"
Supay elindeki asayı yere vurduktan sonra kafasını Mictian'a çevirdi.
"Hayır, bu illüzyon değil! Gerçek bir suikastçı büyüsü... TANRI DAĞININ ÖLÜM SİSİ!"
Supay bağırarak sise doğru seslendi fakat hiçbir şey olmadı. On santim ötesini göremedikleri bir sisin içinde ruh enerjilerinin giderek azaldığını hissediyorlardı. Lilith uzun zamandır konuşmadan sisin içindeki karanlığı izlerken kafasını Supay'a çevirip ilk kez konuştu.
"Kaplanın ağzındaki gaz lamba... Mavi renkli alevleri bir yerden tanıyorum! Cehennem denizinin tek deniz fenerinde kullanılan mavi ateş! Bu ateşi kullanabiliriz. Sen onu üretebilirsin Supay!"
Supay elini kaldırarak etrafında yedi katman alev çemberi oluştu.
"Aynı alevi yapmam zor olacak fakat işimize yarayacak bir şeyler yapabilirim."
Yedi kat alev çemberinin hepsi mavinin farklı tonuydu. Yedi ton birleşip koyu mavi bir renk oluştu. Oluşan mavi alevin ardından üç yeşil ve kırmızı alev çemberi oluştu ve mavi alev çemberi ile birleşti. Bir anda siyah alevler ortaya çıktı. Çıkan siyah alevler iki kere altı kat mavi alev çemberinde beslendikten sonra çok güçlü parlayan mavi renkte alevler ortaya çıktı. Supay mavi alevleri yanındaki şeytanlara dağıttıktan sonra yavaşça yoğun sisin içinde yürümeye başladı. Artık önünü görebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...