Mete Ghost'un az önceki mutluluğun bir anda nasıl solduğunu görmüştü. Yeşil gözleri dolmuş, yere düşmüştü. Yüzü iyice pembeleşmişti. "GALİBA ÖLMEK BÖYLE BİR ŞEY," dedi Mete içinden. Mete bir kere beyaz odada bütün sevdiklerinin ölümüne şahit olmuştu, ama onların gerçek olmadığını biliyordu. Buna rağmen kendini tutamamıştı, sinirlerine hâkim olamamıştı, duygularına hâkim olamamıştı. Buna rağmen Ghost'un şu an bile sakin kalabilmesi hiç kimsenin kolay kolay yapamayacağı bir şeydi.
"Şey Ghost, özür dilerim... Üzüleceğini bilseydim asla böyle sorular sormazdım. Lütfen beni affet," dedi Mete konuşurken gözlerini yere indirdi. Gözlerini Ghost 'tan saklıyordu. Cümleler boğazına düğümlenirken bazı kelimeler fısıltı gibi çıkıyordu. Bazen ise hiç çıkmıyordu. Yutkunup konuşmaya devam ediyordu.
Ghost mutlu gibi görünmeye çalışarak gülümsedi. Gözlerinde birikmiş yaşların birkaçı istemsizce yanaklarından süzülmeye başladı.
"Önemli değil... efendim, bana ne isterse sorabilirsin. Geçmiş geçmişte kaldı. Artık çok güzel bir ailem ve beni çok seven bir efendim var ve ben de onu çok seviyorum," dedi Ghost konuşurken sesini yüksek ve mutlu bir ses tonuyla çıkarmaya çalışsa da sesi her titrediğinde Mete'nin kalbindeki burukluk giderek artıyordu. Son cümlesinde Mete'nin başı tamamen yere eğildi. Sesi en mutlu "beni çok seven bir efendim var ve ben de onu çok seviyorum..." derken çıkmıştı. Mete'nin dudakları büzüldü. Yeşil gözleri doldu. İlk kez kendini yaşından kat kat daha büyük hissediyordu. Sanki evrendeki bütün sorunlar bir anda sırtına binmişti ama Mete'ye en ağır gelen şey üzgün bir kızın kendisi için mutlu görünmeye çalışması olmuştu. Bütün her şeye rağmen yaşadığı onca acıya rağmen Mete'nin yüzüne bakarken gülmeye çalışıyordu.
Mete başını hiç yerden kaldırmadı. Gözleri giderek kararıyordu. Konuşmak istiyordu ama sanki yüreği ağzına gelmişti de ağzını tıkıyordu. Konuşmasına izin vermiyordu.
"Ghost..."
Ghost mutlu çıkmaya çalışan sesiyle
"Evet, efendim," dedi.
Mete zorla da olsa başını kaldırdı ve Ghost'un gözlerine baktı. Gözlerinin yeşili kurumuş gibiydi. Sanki aylarca uykusuz kalmış, kana boğulmuştu.
"Beni asla bırakma Ghost... Hep yanımda ol... sen gidersen ben... ben seni çok özlerim... sonra... kimse ile ava çıkamam, kimden yemek isteyebilirim, kim benim dertlerimi dinler, kim benim hep yanımda olur...ne olur bir daha yok olma Ghost, ne olur bir daha ölme. Benim için kendini feda etme. Ben ölsem bile sen...ruh olarak bir sonraki nesle bağlanabilirsin ama sen ölürsen ben yalnız kalırım, tek kalırım. Lütfen bir daha ölme Ghost. Beni yalnız bırakma..."
Mete'nin gözlerinden birkaç damla yaş düştü. Gözünde birikmiş yaş damlaları yüzünden yeşil gözleri cam gibi parlıyordu. Sözcüklerin, kelimelerin hatta cümlelerin ağzından nasıl çıktığına dair en ufak bir fikri yoktu. Sadece dilini kalbine bağlamıştı. Kalbi ne söylerse, dili onu söylemişti. Pişman değildi, sadece yüreğindeki burukluk daha da artmıştı.
Ghost'un dudağı titremeye başladı. Bu sefer mutlu görünmeye çalışmıyordu. Gözlerinden inen yaşlar kırmızı dudaklarında dolup tekrar aşağı iniyordu.
"Ben... ben hep sizin yanınızda olacağım, efendim. O gün beni o ıssız dağda bulduğunuzda bütün sadakatimi size adadım. Ömrümü size adadım, bu yüzden size bir şey olursa ben... ben geride duramam, efendim. Gerekirse sizinle yok olurum, ama asla sizin yanınızdan ayrılamam, efendim. Lütfen benden veremeyeceğim sözler, yapamayacağım şeyler istemeyin," dedi Ghost konuşurken gözlerinden durmak bilmeyen yaşlar süzülüyordu. Zor bela konuşmayı başarmıştı. Mete'nin başı yere eğikti. Hiçbir tepki vermemesine rağmen gözünden inen yaşlar belli oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...