Mete, İzabella'nın sözlerinden herhangi bir şey anlamazken yükselen ruh enerjisini tüm bedeniyle hissedebiliyordu. İzabella, sanki elinde ölüm makinesi tutuyordu. Şiire benzeyen sözleri hiç de boşuna söylenmiş sözlere benzemiyordu. Her kelimesinde siyaha çalan kılıcın ruh enerjisi biraz daha artıyordu. Gökyüzünü kaplayan siyah bulutlar toplanmaya başladıkça gökyüzünü patlatırcasına sonik seste şimşekler oluşuyordu. Oluşan şimşekler o kadar yüksek desibellere çıkıyordu ki Mete kulağını kapatmaktan kendini alıkoyamıyordu. Saniyelik dalgalanan şimşekler dünyayı beyaz ışıklara boğuyordu.
İzabella'nın şeytani gülümsemesi, Mete'nin öfkesini iyice arttırıyordu. Yüzü iyice buruşuyor. Gözleri, bakışları daha da sertleşiyordu.
İzabella yavaşça kılıcını yere doğru indirdi. Yüzündeki ifade ne mutluluğu ne de öfkeyi andırıyordu. Daha çok rahatlamış ve huzura kavuşmuş bir insanı andırıyordu. Sanki bütün kasları hafiflemiş, bedeninden bütün ağırlıklar kalkmıştı.
İzabella tepkisizce Mete'ye bakarken gökyüzünden güçlü bir yıldırım İzabella'nın kılıcının üzerine düştü. O kadar güçlüydü ki İzabella'nın kısa saçları yıldırımın etkisiyle dalgalanıyor, havada uçuşuyordu. Kurumuş otların tutunduğu yarı kuru bozkır toprak çaresizce çatlıyor, kırılıyor, yerçekimine meydan okuyarak gökyüzüne yükseliyordu.
Mete kılıcını iyice sıkarak kısık gözlerini Izabella'ya kilitlendi. İzabella'nın yüzü az önceki gibi huzurlu görünmüyordu. Yüzündeki ifade sadece kocaman bir boşluktan ibaretti. Sanki bakıyor ama göremiyordu.
Gökyüzünden inen yıldırım hiç bitmeyecekmiş gibi İzabella'nın kılıcına akıyordu. İzabella'nın kahverengiye çalan gözleri yavaş yavaş açık mavi renge dönüyordu. Sanki bedenine hiç bitmeyen bir enerji doluyor gibiydi. Sürekli gökyüzünden inen yıldırım İzabella'nın bedenine doluyordu.
Mete dayanamayarak kılıcını sertçe kavrayıp İzabella'nın üzerine doğru koşmaya başladı. Artık bekleyecek zamanı yoktu. İçinde yeşeren, bitmeyen savaş duygusu bedenini alev alev yakıyordu.
Mete bütün gücüyle elindeki samuray kılıcına benzeyen ince, uzun sert çeliği İzabella'nın bedenine doğru savurdu. Gözlerindeki şey öfkeden çok intikam almak isteyen bir insanın gözlerine benziyordu. İzabella'nın söylediği onca sözü ona yedirmek istiyordu. Ona kazanacağını kanıtlamak istiyordu. Eğer melez ruhsa gücünü herkese kanıtlamak istiyordu.
Mete'nin uzun ince kılıcı İzabella'nın kalbinin birkaç santim kadar aşağısına yaklaşmaya başladı. Kılıcın görünmeyecek kadar hızlı ilerlemesine rağmen Mete'nin gözünde çok yavaş ilerliyor gibi görünüyordu. Kılıcın isabet etmesi savaşın bütün yönünü değiştirecekti. İzabella çok ağır yaralanacak, savaşamayacak hale gelecekti.
Sonunda Mete'nin kılıcı İzabella'nın kalbinin az alt kısmına isabet etmeye başladı. Mete çoktan terlemeye başlamıştı ama yüzünde mutlu bir ifade vardı. Kazandığına o kadar inanıyordu ki savunma kurmayı bile düşünmemişti. Sadece saldırıya odaklanmıştı.
Mete'nin kılıcı bir anda elektriklenmeye başladı. Mete ne olduğunu bile anlamadan güçlü bir patlama duyuldu. Mete sadece "NE!" diyebilmişti. Kendi sesini bile duyamadan güçlü bir patlama gerçekleşmişti. Yükselen yarı kuru toprak toz haline dönüşüp yağmur gibi yeryüzüne inmeye başladı.
Mete sadece saldırıya odaklandığı için patlama tam olarak bedenine isabet etmişti. Hiç beklemediği anda Mete metrelerce kuru toprağın üzerinde sürüklenerek uçmuştu. Adeta denize atılmış bir taş gibi toprağın üzerinde sürüklenip metrelerce sürüklenip bütün bedenini yaralıyordu.
Mete toprağı delerek kuru toprağı parçalarken sert bir kayaya sırt üstü çarpıp durdu. Neredeyse bütün bedeni parçalanmış, bedeninin her bölgesi kanlar içinde kalmıştı. Kemikleri hâlâ sağlam olmasına rağmen eziklerle doluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...