Mete, şaşkınlıkla:
"Çürürler mi?" dedi.
Yamtar, sözünün arkasında durur nitelikte:
"Evet, çürürler," dedi.
Bir anda her iki tarafı da uzun bir sessizlik kapladı. Mete, düşüncelerle boğuşurken Yamtar'ın yüzü giderek ekşiyordu. Zamanında Lanetli Ruhlarla sorunlar yaşadığı kesindi. Lâkin nasıl sorunlar yaşamıştı?
Mete, uzun bir sessizlikten sonra ilk konuşan taraf oldu.
"Sen Lanetli Ruhlarla hiç savaştın mı, Yamtar Amca?"
Yamtar, biraz düşünerek cevap verdi. Sanki yaşadıklarını hâlâ unutamıyor gibiydi.
"Evet, Mete, savaştım. İlk kez ölüme bu kadar yaklaşmıştım."
Yamtar, Mete'ye sırtını dönüp üç büyük yara izini gösterdi. Mete bile bu zamana kadar bu yarayı hiç fark etmemişti.
"Yirmi bin kişilik ordunun tamamı az sayıda Lanetli Ruhla yok edildi. Tabi, Lanetli Ruhlar da kendi aralarında ayrılıyordu. Bizim savaştığımız Lanetli Ruhlar, neredeyse Lanetli Ruhların en güçlü kılanlarından birisiydi: İTBARAKLAR...
Tamamen kurt görünümüne bürünmüş insanlar. Akıllarını kaybettikleri için kime saldırdıklarını veya neye saldırdıklarını bilmezler. Tek istedikleri, sonu gelmeyen et ve kan arzularıdır. Kendi cinsleri hariç her türlü et parçasını kabul edebilirler. Bu, onların doğası hâline gelmiştir..."
Yamtar, eski günleri düşünürken hep tepesine kar yığılmış dağlara bakardı. Çoğu zaman gözünü, dumanı üzerinde tüten dağlardan hiç ayırmazdı.
"Geçmiş gün tam hatırlamıyorum, ama böyle bir kış günüydü. Ak Şaman Krallığının emri üzerine yirmi bin kişilik bir ordu toplandı. Krallığa çok yakın bir ormana baskın yapılacaktı. Çoğu ormanın aksine, bu orman çoğunlukla kuru ağaçlar ve hayvan cesetlerinden oluşuyordu. Ölümün kokusunu Krallıktan bile alabiliyorduk. Çürümüş cesetlerin, kurumuş kanın kokusu o kadar şiddetliydi ki nefesi bile uzun aralıklarla alıyorduk. Çoğu kişi, çürümüş etten zehirlenmemek için bir sürü iksir içmiş, öyle yola koyulmuştu. Ne kadar iksir bünyemizi korusa da çürümüş et yüzünden birçok insan hasta olmuş, ölmüştü. Kalan ordu ise yorgun ve bitkin görünüyordu.
Çok geçmeden ormanın derinliklerinde kurt insanların yaşadığı vadiyi bulduk. Vadi olmasına rağmen ortasından geçen su bile kurumuştu. Kurak toprak ve kayalıklardan oluşan bir çukuru andırıyordu.
Fazla yağan karın yüzünden ormanı yoğun bir sis kaplamıştı, sabahın ilk saatlerinde olmamıza rağmen göz gözü görmüyordu.
Vadiye girmemizle birlikte az sayıda kurt insan sürüleriyle dövüşmeye başladık. Az sayıda bulunan kurt insan sürüsünü yok etmemizin ardından başka bir sürüyle dövüştük. Vadide ilerledikçe kurt sürüleri toplanıyordu. Az sayıda olmalarına rağmen çok sayıda sürü vardı. Uyumak bile hayal olmuştu. Yemek yiyecek zamanımız bile çok kısıtlıydı. İki grup hâlinde sırayla yemek yiyorduk. Olası bir baskın, birçok insanın canına mâl oluyordu.
Birkaç ay içinde vadinin neredeyse tamamını temizlemeyi başarmıştık. Lakin kalan insan sayısı bin kişiyi geçmiyordu. Ölen kişileri gömecek zaman bile bulamadığımızdan çoğunlukla yakıyorduk.
Bin kişi yara içinde Krallığa dönmeyi başardı fakat o ormanın içinde hâlâ lanetli insanlar yaşamaya devam etti. Ak Şaman Kralı, o ormanı yasakladı ve bir daha hiçbir insan ayağını bile o ormana atmadı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ragnarok (Boyut Kırılması)
FantasyOn yaşında, Ulu Ata tarafından farklı bir boyuta ışınlanan Mete, kendi isteğiyle Ulu Ata'nın eğitimini kabul eder. Bu dünyada, en büyük eğiticilerden biri olan ve aynı zamanda Ulu Ata'nın öğrencisi olan Yamtar ve İzabella, Mete'nin eğitimini üstlen...