Aradan çok geçmemişti ki yine rahat battığı için sıkıntı ile kravatını gevşetti. Yeterli olmayınca tamamen çıkarıp bir kenara fırlattı. Eşyalarımızı kenara fırlatmak ortak noktamız olmuştu. Sonuçta tek kişilik parası ödedik, tabii ki eşyalarımızı fırlatacağız. Demirleri kemirmediğimize dua etsinler. Burası bizim artık.Bana dün bir teleferik kabinini evin kabul edeceksin deseler asla inanmazdım. Ama hayat insana hep hiç bilmediği yerlerden sorular sorarak kenara geçip gülmeyi tercih ediyor sanki. Özellikle bana bunu yaptığına eminim. Soy adımdan kaynaklı herhalde. Soy adın zaten mutlu bu kadar yeter diyor sanırım. Gerçekte mutlu olmasan da olur.
Bizimki çıkardığı kravat yeterli gelmeyince, ceketi de çıkardı. Gömleğinin kollarını katladı. Üsten bir iki düğmeyi de açık bıraktı. Ne bunaltıymış arkadaş bu soğukta? Elleri pantolonun kemerine gidince gözlerim kocaman açıldı. Yok artık! O da bana baktı. Yutkundum, o da kemeri tutan eline baktı. Bunun iyi bir fikir olmadığını anlayınca ellerini kemerden geri çekti. Onun da içinden yok artık dediğine eminim. Az kala gümbürtüye gidiyorduk iyi mi? Tek kişi parası ödesek de içeride iki kişiyiz.
"Sıcakladın mı?"
Yüzüme boş boş baktı bir süre. Bence de boş bir soruydu. İsmi boş olan insandan dolu sorular beklemeyin abi. Yine de böyle boş bakışlar beni aptal gibi gösteriyor. Ne sordum lan ben diye dakikalarca düşünüyorum.
"Yok," dedi nihayet. Sonra da "takım elbise giymekten nefret ediyorum," diye ekledi. Başımı olumlu anlamda salladım. Haklı. Ben olsam ben de sevmediğim şeyi hunharca yırtıp atmak isterdim.
"Anladım," dedim başımı sallamaya devam ederek. Gayet makul sebepleri var bence. Kabul etmekten öteye geçemiyordum. Fakat bu durumda gerçekten kemerden sonra pantolonu da çıkaracakmış demek ki. Ucuz kurtuldum iyi mi?
"Keşke, her gün giydiğim siyah sweatshirt ve siyah pantolonumu giyip gelseydim," dediğinde yüzümü buruşturdum. Iyy! Şaka yaptı herhalde?
"Her gün mü giyiyorsun?" Nasıl da açıkça tepki verdim ama? Bu sahneyi o ayarladı. Yoksa yine içimden konuşurdum."Evet," dedi gayet sıradan bir şeymişçesine. Ortadaki garipliği sezen tek kişi ben miyim? İnsan her gün aynı şeyi nasıl giyer? İki gün giysem kokuyor. Yüzüme anlamamış bir şekilde bakarken sonunda anladı ve afallayarak yüzünü buruşturdu.
"Ah, aklından ne geçiyor senin? 231 tane siyah sweatshirtüm, 137 tane de siyah pantolonum var benim," dedi. Öyle güzel afalladı ki ben de istemeden onu taklit ettim ve sırasıyla ağzımı açtım, yüzümü buruşturdum ve şaşkınca baktım.
Alaylı bir gülüş attı, içim eridi. Gülüşü gerçekten güzelmiş be bu çocuğun. Gülüş güzel olur mu, oluyormuş işte. Her ne kadar her gün aynı şeyi giyse de gülüş için sevilir bence. Yani sevmek için bir gülücük yeterli.
❄️
Aradan çok geçmedi ki yine sessizlik bozuldu dostlarım. İçeride iki kişi olunca insan çok da sessiz kalamıyor hani. Yani ben ve başkası olsa belki olurdu ama bu çocukla asla olmuyor. İçinde hani bir avuç kurt var demiştim ya ondan vazgeçtim. Bence pire var. Böyle sürekli ısırıyorlar sanki.
"İntihar mı edecektin?"
Dondum kaldım. Evet her şeyi sorabilir ama nasıl bu soru? Nasıl aklına geldi? Alnımda mı yazıyor yoksa? Yüzüm bembeyaz kesildi, hayır yüzümü görmüyorum ama kanım çekildi yani oradan anlıyorum. Boğazım kurudu. Ellerim üşüdü bi titredim. Dudaklarımı ıslattım. Zaman kazanmak için mi, saçmalamamak için mi, afili bir yalan için mi? Hepsi için aslında. Dudaklarımı ıslattım ve kendimi topladım. Böyle direkt sorunca tüylerim bile diken diken olmuş hep bir ağızdan cırt sesleri ile bağırıyorlardı sanki.
"İntihar mı edecektin? Seni beceriksiz. Ne intiharı kız? Ölüm masrafını kim karşılayacak? Cenazene kim gelecek? Ölmek kolay mı hem? Hadi sakat kalırsan? Kim bakacak yavrum kiiim?"
Bileğimin üstündeki tüylere bakıp sinirle düzelttim.
"Ne alakası var?"
Tüylere olan sinirimi ondan çıkardığımda devam etti.
"Haklıyım değil mi? İntihar edecektin. Tepkine bakılırsa kesinlikle haklıyım. Vay be! Kader ortağım benim, yoldaşım."
Yüzümü buruşturarak baktım. Hızını alamamış olmalıydı. İnsan intihar edecek birini bulduğunda böyle mi yapar? Hiç geri döndürmek için çabalamıyor da. Nasıl adam bu? Baktı ben kötü kötü bakıyorum coşkusunu azalttı.
"Affedersin," dedi dizlerini karnına çekerken. Sonra da dizlerini kolları ile sardı. Önemli değil anlamında başımı iki yanıma salladım. Sonuçta başarsaydım bir şekilde öğrenmiş olacaktı. Başaramadığım halde öğrenmesi daha iyi. Fakat aynı zamanda tıpkı benim gibi onun da intihar etmek için bu teleferiğe bindiğini anlamış oldum. Ama bence yazık. Yani gülüşü güzel erkekler intihar etmemeli. Yoksa yazık olur tüm insanlığa.
Öksürdü. Dudakları kurumuştu. Karşımda ondan başka bakacağım hiçbir şey olmadığı için her hareketini takip ediyorum dostlarım, mazur görün.
"Susadın mı?" diye sordum. Normalde kendimden başkasını düşünmem ama ona sorasım geldi. Gülüşü güzel ya insanlık için yatırım yaparım diye düşündüm sanırım.
"Evet." dedi dışarı bakarken. Aklında bir fikir varmış gibi bakışlarını kıstı. Onunla birlikte ben de dışarı baktım.
"Elimi dışarı çıkarsam, yağan karı tutup onları toplasam. Sonra avucumda eridikten sonra içsem, susuzluğum gider mi?""Ben de su var," dedim çantamdaki bir şişe suyu çıkarırken. Ölüme gidiyoruz ama suyumuzu unutmadık çok şükür.
"Niye baştan söylemiyorsun?" diye çıkıştı.
"Bu senaryoyu yazmak için ne kadar efor sarf ettim biliyor musun?"Yine güldüm. O da güldü. Şişeyi verdim, su içişini hayranlıkla izledim. Su içene hayran olunur mu? Olunuyormuş demek ki. Bir gülüşü güzel iki su içişi. Böyle erkekleri üzmeyin abi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...