"Sen neden tek kişilik kabin istedin?"
İlk defa sessizliği bozan ben olmuştum. Normalde asla bir ortamda ilk konuşmayı başlatamam, kekelemeden konuşamam, biri bana bakarken harika bir iş çıkaramam ve aslında ben pek çok şeyi doğru düzgün yapamam. Öteden beri hep yalnız olduğum için biri arkadaşlık için gelse içten içe ister ama işleri eninde sonunda yüzüme bulaştırırım. Hep kenarda köşede dururum ve biri yanıma gelmeden kimsenin yanına gidemem. Neden bilmem ama kendimi hiç sevmiyorum bu yüzden.
Sorum ile o bal rengi saçlarını parmaklarının arasından geçirerek karıştırdı. Bal rengi bir saç nerdeyse hiç görmediğim bir şeydi ve baktıkça bakasım geliyordu. Yumuşacıktır kesin. Benim dalgalı sert saçlarım gibi her zorluğa katlanmamıştır.
Sorduğum soru çok mu zordu acaba? İçimden aynı soruyu defalarca kendime sordum. Kolaydı aslında. Çalışmadığı yerden mi çıkmıştı yoksa? Aksi halde bu kadar beklemezdi.
"Yalnız kalmak istedim. Kaçmak, kurtulmak istedim." Her kelimede nefes verdi. Ne kadar ağır kekimelerdi onun için kim bilir. Taşıdığı yükü nefes yoluyla verince insan hemen anlıyorum. Ben de öyle yaparım çünkü. Yoksa şişip şişip patlayacak gibi olurum.
"Kimden?"
Art arda aklıma gelen bu sorular hem avuç içlerimi terletiyor hem de merakımı gideriyordu. Sıkıntı ile nefesini verdi. Onu sıkıntılı görünce içim ezildi. Üzülme be yüzü güzel, gülüşü güzel insan. Ben senin yerine de üzülürüm. Senin su içişin bile güzel, kıyma kendine. Bal rengi saçlarına arı konup rengini alacak diye bile üzülürüm sana ben. Sen yeter ki üzülme.
"Ailemden kaçıyorum. Tutturmuşlar bir tek varis diye. İstemeye istemeye koskoca şirketin başına geçirecekler beni."
Yutkundum. Gözlerimi irileştirerek, dikkatlice baktım. Gözlerimi kapatıp açıp daha dikkatli baktım. Kaliteli parlak rugan ayakkabılar, beyazı kar gibi olan, kumaşı Hindistan'da bile bulunamayacak kadar ender beyaz bir gömlek, yakışıklı bir yüz, düzgün bir lehçe. Evet, kesinlikle bir varisti. Vay anam vay, kimlere çattık böyle. Allah'ım her şeyi biliyorsun biliyorum, amin.
"Niye ki." dedim çekince ile. (Adam varis, tabii çekinirim.) "şirketin başına geçmek güzel bir şeydir. Her şey istediğin gibi olur. Zengin bir hayat, gelsin kızlar, aksın paralar, yüzsün markalar," dedim bilmiş bir şekilde.
Duyan da beni senelerdir şirket yöneticiliği yapan bir CEO sanar. Şirket kelimesini sadece televizyondan duydum lan ben!
Yine alaycı bir şekilde güldü. Öyle gülmeyin beyefendi, içim eriyor. Gülüşü güzel insan, kim üzdü seni böyle?
"O işler öyle olmuyor işte Hayal hanım. Ben bu işe uygun biri değilim. Ayrıca karı kız kesmek için de şirkete ihtiyacım yok."
Bence de yok. Şimdi aşağı atlasa gönüllü kesilecek yüz kız çıkar bence.
"Makul," dedim içimden.
Belki o da dedi, bilmiyorum. Yeniden yere bakmaya devam ettim. O da önüne döndü.
❄️
"Karı kız kesmek, erkekler için çok mu önemlidir?"
Dostlar sorumu mazur görün, ölümü göze alan biriyim. Ölmeden önce sorulacak sorular arasında gelir benim için. Hayatımda hiç erkek tanıdığım olmadı ve karşı cins bana genellikle çözülmesi gereken bir havuz problemi gibi gelir. Çözemezsen boğulursun kabilinden hani. Hazır ortam müsaitken sorayım gitsin.
Benim için gayet önemli bir soruydu ama o bunu pek tuhaf buldu maalesef.
"Ne?" dedi çarpık bir gülüş atarak. Kalbim tekledi. Çeşitli gülüşüne çeşitli tepki veriyordu bedenim. Bu sefer gerçekten saçma bir soru sormuştum sanırım.
Yerden kalkıp karşıma oturdu. Tek dizini koltuğa kaldırarak gözlerini kıstı, sanki iki göz kapağı ile tuttu beni ve merceğine yaklaştırdı. Gözleri kısılırken ayrı bir tatlı oluyormuş meğer. Aman Allah'ım, elime ayağıma sahip ol, ters bir hareket yapmayayım. Meşhurdur sağa sola çarpıp kırıp döktüğüm. Şimdi bi de metrelerce yukarıdayız sakat hareket yaparsam çamaşır ipindeki mandallar gibi tüm dizili teleferikler hepimiz yeri boylarız mazallah.
"Ne garip bir kızsın sen böyle!"
Böyle söyleyince kalp tarafımdan bir çıt sesi yükseldi ama şey etmedim. Dile getirmeseydin iyiydi be bal saçlı. Biliyorum, ben de biliyorum da sen söyleme yine de.
"Normal bir kızım işte. Niye böyle bir şey sordun ki şimdi?" diye çıkıştım.
"Yok yok, kesinlikle normal değilsin," dedi bana. Kesin alnımda bir şeyler yazıyor, çocuk bile anladı.
"Kaç yaşındasın?"
"Yirmi dört." Kızların yaşı sorulmaz normalde ama ben diğer kızlardan değilim, hemen söylerim. Hatta sormasa yine söyleyecektim, içimde zor tuttum bunca zaman.
"Erkek arkadaşın sana anlatmıştır bir şeyler," dedi ve kulağındaki küpesini oynattı. Kulağında küpesi de varmış, vay babam vay! Gözlerim her hareketini takip ettiği için küpesini izledim bir süre. Benim de küpelerim var ama onunkiler daha güzel. Ya da kulakları güzel. Tümden mi güzel ne?
"Hiç erkek arkadaşım olmadı," dedim, dondu kaldı. Kalırsın öyle. Ve bence de garip bir kızım. İnsanın yirmi dört yaşına dek erkek arkadaşı olmaz mı?
Direkt yüzüme baktı. Sonra yine o alaylı gülüşünü fırlattı kalbime.
"Gerçekten," dedim ciddi bir şekilde.
"Ha yani daha önce gerçekten hiç erkek arkadaşın olmadı öyle mi?" diye sordu inanamazca.
Başka bir şey demedim. Sicil defterim de yok ki göstereyim. Yok arkadaşım yok işte ne soruyorsun Allah Allah.
Başını önce olumsuz anlamda salladı. Sonra esefle salladı. Sonra DJ gibi salladı. Sonra da fısıldadı.
"Keskinlikle, ama kesinlikle normal bir kız değilsin."
Öyle söyleyip durma be su içişi güzel çocuk, üzüyorsun beni. Kendimi tımarhane kaçkını gibi hissediyorum. Biliyorum normal değilim ama sen yine de söyleme. Başkasından duymak ultra kırıyor kalbimi.
Derin bir nefes aldım, derin bir nefes verdi. Sonra ikimiz de sustuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...