Bazen her şey güzel ve düzenli gidince insanın içinde bir şüphe peyda olur ya dostlar. Neden her şey bu kadar kusursuz gibi mesela? Bir şey mi olacak? Kayıplarım mı gelecek? Mesela kimi kaybedebilirim?Sorsalar... "Hayal en sevdiğin kişiyi bize vereceksin. Yoksa hayatın tehlikeye girer." Nasıl cevap veririm? Kimi veririm? Selim? Mucize? Mine? Doğukan? Demir?
İşte tam da böyle bir şeyin ayak seslerini işitiyor gibiydim. Huzursuzdu içim. Kötü hisler ve kötü düşünceler bir bir fısıldıyordu kulağıma.
Geliyoruz. Geleceğiz.
Umarım en sevdiğimi istemezler de ucuz yırtarım, umarım!
"Hazır mıyız premsesler?"
Selim bize bağırdığında, Mucize ile birlikte "Evet!" diye bağırdık. Ben küçük el çantamı, Mucize de minik pembe renkli sırt çantasını aldığında evden çıkabildik. Selim arabayı çalıştırdığında biz arabaya yeni biniyorduk. Mucize'yi arkaya çocuk koltuğuna oturttuktan sonra kendim de öne geçtim. Selim arabayı çalıştırdığında dikiz aynasından arkada oturan Mucize'ye baktı.
"E premsesim okul hakkında fazla konuşamadık? Hemencecik uyudun. Nasıl sevdin mi?"
"Güzel sevdim," dedi Mucize çantası ile uğraşırken. Selim başka soru sormadan tatlıca gülümseyerek önüne döndü. Okula gelmiştik.
Ben inip Mucize'yi de indirdiğimde Selim de arabadan iniyordu. Hep birlikte okulun giriş kapısına geldiğimizde yine o kızı gördüm.
Gülümseyerek yürüyordu. Bakışlarımı çevirerek yürümeye devam ettim. Selim Mucize ile ilgilendiği için fark etmemişti ama kız ona bakıyordu. Dünden sonra Selim'in canını sıkmamak adına bir şey demedim ve sadece görmezden geldim.Mucize'yi öğretmenine verdikten sonra geri dönüyorduk ki karşımıza yine o kız çıktı. Tam Selim'in önüne. Selim ona çarpmamak için kendini zor durdururken elindeki arabanın anahtarını da yere düşürdü. Her şey o kadar hızlı ve planlı olmuştu ki kimsenin bunun bir oyun olduğuna dair tek bir fikri olamazdı. Gözümle görmeme rağmen ben bile inandım yanlışlıkla olduğuna.
Selim anahtarı almak için eğilirken kız da onunla birlikte eğildi. İkisinin elleri birbirine değdiğinde içimde alev alev bir şeyler yanmaya başladı dostlarım. Bunu görmekten o kadar rahatsız oldum ki anlatamam. Nefret ediyorum, Selim'e benden başka bir kadının dokunmasından nefret ediyorum.
Selim yine elini çekti ancak bu sefer kıza baktı.
"Ah afedersiniz. Çok üzgünüm."
Kız içimden geçtiği şekliyle yapmacık ancak dışarıya olabildiğine nezaketvari görünen o iyi niyeti ile özür dilerken tepki vermiyordum.
"Önemli değil hanımefendi. Hiç önemli değil."
Selim çarçabuk anahtarı alıp cebine koyarken yeniden yürümeye başlamıştı ki "Bir saniye. Dün için de çok özür dilemek isterim," dedi kız.
Yine Selim'in önüne geçmişti ve Selim ona çarpmamak için zor durmuştu. Bilerek yapıyordu. Selim'e dokunmak için fırsat kolluyor gibiydi.Kız parmakları ile oynayıp hüzünle gözlerini kısarak "Çok özür dilerim. Umarım dün bir şey olmamıştır," dedi. Israrlı özrü Selim'i rahatsız etse de belli etmemeye çalıştı ve sakin kaldı.
Selim beni işaret ederek "Benim için sorun yok. Dün eşime çarpmıştınız, bana değil. O da iyi çok şükür," dedi.
Kızın yüzü karardı bir anda. Gözlerindeki çöküşü net bir şekilde fark edebildim.
"Ah siz evli misiniz? Çok genç görünüyordunuz ben, ah kusura bakmayın."
Ortam garip bir hal aldığında "Ben Zemheri. Ah çok üzgünüm dün de ismimi söylemiştim değil mi? Unutkanlık oluyor kusura bakmayın," diye peş peşe sıraladı cümleleri.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...