31❄️ "Elli liram"

13.8K 926 155
                                    


Aradan zaman geçince yaşanan her şeyi unutup yeniden başlamaya alışmıştık. Bu artık bizim için hayatta kalma sanatına dönüşmüştü. Sonuçta küsüp konuşmasak ne olacak kabinde iki kişiyiz yine birbirimize muhtacız. Hal böyle olunca ikimiz de yere oturup ayaklarımızı uzattık ve birbirimizin telefon rehberini karıştırmaya başladık. İnceleyecek başka bir şey kalmamıştı ne de olsa.

"Elli liram," diye okuyup yüzüme baktı.

"Bana elli lira borcu var," dedim.

Mantıklı dercesine alt dudağını çıkarıp başını salladı. Başka ne olacak? Benim bu dünyada paradan daha büyük derdim mi var diyecektim ki evet var ama para da önemli bir sorun.

"Tefeci," diye okuyup yeniden bana baktı.

"Şey, bir ara yüklü bir borç istemiştim de," dedim çekince ile. Iyy o çocuğu hatırlıyordum. İnsanlara borç verip vakti gelince almadığında evlerine gelip camlarına boya balonu atıyordu. En son ondan borç aldığımda benim camımı da rengarenk boyamıştı. Çocuk on üç yaşındaydı ama gören mafya babası sanırdı. Hayır anlamadığım o para onda ne arıyordu? Son bir kez ondan borç alıp ödeyemedikten sonra kalan son para ile bu kabini kiralamıştım. Yani geri dönersem şayet yeni bir gökkuşağı vakası ile karşılaşmam işten bile değildi.

"Ömür törpüsü," diye okuyup durdu, sonra da "Dur sen söyleme ben tahmin edeyim. Kesin bu kişi de ya sana borçlu olan ya da senin borçlu olduğun kişi ve bir türlü para konusunda uzlaşamadınız, bildim mi?"

Ayaklarımı toplayarak bağdaş kurdum. Sonra bağdaşımı düzelterek bir iki kere öksürdüm, sonra da sesimi kısarak "Şey, aslında o kişi, para istemem gereken ama çekindiğim biri," dedim.

İçindeki tüm havayı bir anda üfleyerek, dışarı verdi. Oflamadı da daraldı gibi. Sanki başı ağrımış ya da morali bozulmuş gibiydi.

"Ne oldu? Rehberim hoşuna gitmedi mi?" diye sordum.

"Ondan değil. Senin derdinin sadece para olmasını kıskandım. Sen bir de benim rehberime bak." 

Uzattığı telefonunu elime alarak rehber bölümüne girdim.

"Naneli sakız.," diye okuyup yüzüne baktım.

"Yakamı bırakmayan para avcısı bir kız," dedi.

"Çilekli sakız," diye okudum.

"Bana platonik aşık olan bir kız. Adı da Çilek. Bir görsen, insanı hayattan soğutur yeminle."

Güldüm. Çilekten soğutacak kadar ne yapmış olabilir? Ama doğru bu dünyada çok tuhaf insanlar var.

"Tereyağlı sakız," diye okuyup yüzümü buruşturdum. Çok az midem bulanmıştı. Tereyağlı sakız mı olur? Elini alnına vurdu.

Şak!

"Onu hiç sorma! Anne tarafından uzak, uzak, çok uzak bir akrabam. Kafayı benimle bozmuş. Benimle evlenip CEO eşi olma hayalleri varmış. Tüm sosyal medya hesaplarında beni kocam diye tanıtıyor. Hayali tatillere çıkıyor benimle. Bir insan fotoşopla tatile götürür mü birini? Geçen konserdeymişiz, ben bir haftadır toplantıdaydım insanlar bana konserdeymişsin diye mail atıyor. Çalışıyorum diyorum inanmıyorlar, resim atıyorlar. En berbatı da fotoşopla olan düğün fotoğrafımız. Beni kendinden kısa yapmış çünkü kendisi bir elli bile değil. Hayır bir şey değil serçe kadar olmak da gururuma dokunuyor yani. Düşünebiliyor musun?"

Güldüm. Ama aslında biraz kıskanmıştım. Selim'e başkasının kocam demesi canımı sıkmıştı. Sonra da üzüldüm. Çocuğun ciddi problemleri vardı. Tek sorunumun para olması bir an için gerçekten de güzel bir şey gibi gelmişti. Bir süre önce bana söylediği şey konusunda ciddiydi sanırım.

TELEFERİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin