Ve zaman hızla akıp geçti dostlarım. Selim ile günden güne daha da yakınlaştık. Ailesi bizi evlendirmek için acele ederken biz de hevesle evlilik için çabalıyorduk. Ben okuldan o da şirketten vakit buldukça görüşüyor ve her defasında bir adım ileriye gidiyorduk.Her şey çok güzeldi. Güzel olmasına güzeldi de işte Selim asla normal biri olamıyordu. Gerçi onu öyle seviyorum ama... neyse siz hadi bi kere daha okuyun da görün durumu.
"O çok kalın," dedi olumsuz anlamda başını sallayarak.
"Bu nasıl o zaman?" diye sordum, gülümseyerek.
"O da çok ince," dedi.
"Peki ya bu?"
"Çok sade."
"O halde bu?"
"Acayip cafcaflı!"
"Belki de bu?"
"İyi bükmemişler."
"O zaman bu."
"Rengi güzel değil."
Yorularak omuzlarımı indirdim ve kuyumcunun benim için getirdiği sandalyeye oturdum. Yaklaşık iki saattir Selim'e yüzük seçmeye çalışıyorduk dostlar. Her yüzüğe bir kulp buluyor ve asla bir tane seçmiyordu. Hayır zevklerinin eşsiz olduğunu ben de biliyorum ama bu yüzük yani dümdüz bi tane taksa ne olur ki?
"Selim benden bu kadar," dedim ellerimi önümde sallayarak. "Niye bu kadar seçicisin? Seç bir yüzük işte ne olacak? Amacı nişanlı olduğumuzun anlaşılması değil mi?"
Yavaşça gelip yanıma oturdu. Şirketten çıkıp geldiği için takım elbisesi üzerindeydi ve acayip rahatsız görünüyordu. Bir insan, daha doğrusu bir erkek, takım elbiseden bu kadar mı nefret eder? Selim ediyor işte. Hayır ona alıştım da şu yüzül meselesini ne yapcaz?
"Ya, aslında," dedi hafif öne eğilip ellerini birleştirerek. "Yüzük takmasak ne olur?" diye sordu parmakları ile oynarken. Sonra ne tepki vereceğimi görmek için mahçupça yüzüme baktı.
"Ne? Çıldırdın herhalde," dedim ani bir tepkiyle. "Nişanlı olduğumuzu belli eden bir şey olmalı. Yoksa nereden bilecekler senin bir nişanlın olduğunu?"
Biraz sesli söylemiş olmalıyım ki kuyumcudakiler bir bir bize baktı.
Selim onlara aldırmadı ve bana dönerek."Kolye nasıl olur o zaman? Yani yüzük yerine kolye ya da bileklik alalım. Olur mu?"
Hayır anlamında başımı salladım.
"Selim, insanlar evli mi diye parmaklara bakar. Boğazında kolyesi var mı diye bakmaz. Üstelik herkes bileklik takıyor bu insanın nişanlı olduğunu göstermez ki?"
"Tamam o zaman sen yüzük tak, ben kolye takayım," dedi.
Oflayarak başımı çevirdim. Ben de onun gibi ellerimi önümde birleştirdim ve tek ayağımı sallamaya başladım.
"Anlaştık değil mi?" diye sordu tatlıca gülümseyerek. O anda telefonum çaldı. Selim'e cevap vermek yerine telefonu açtım. Böylesi sinirimi biraz olsun yatıştıracaktı.
"Efendim Doğukan?"
Doğukan ismini duyunca daha çok yaklaştı bana.
"Proje yemeği mi? O da nerden çıktı? Ben çok meşgulüm cano," dedim.
"Cano ne lan?" diye mırıldandı Selim.
Göz ucumla Selim'e ters ters baktıktan sona konuşmaya devam ettim.
"Tamam madem ayarlandı. Yapacak bir şey yok. Geliyorum, " dedim ve hızla ayağa kalktım. Telefonu kapatıp çantama koyarken sordu.
"Nereye gidiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TELEFERİK
RomanceHayal ve Selim tek kişilik ücret ödedikleri teleferikte mahsur kaldıklarında planları alt üst olur. Kurtarma ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen uzun süre aşağı inemeyen ikili için yapılacak pek fazla bir şey yoktur. Yalnız işler ikisinin de umduğ...